Uzun zaman oldu futbol yazmayalı. Maç yazısı da olsa futbol adına bir şey izlemedik 2 saat boyunca. Kasımpaşa'nın attığı 2 güzel golü ve Özer'in bireysel çabasını saymazsak.
Geçen senenin ardından üzerine koyarak gitmesi beklenen Galatasaray malesef çok geriledi. Bu sezon oynanan hiçbir maç için "ne top oynadık be" lafını heralde hiçbir Galatasaraylı etmemiştir. Yapılan transferlerle geçen sezonun bazı maçlarında keyif veren futbol beklentisi daha da arttı ancak takım 2 sene önceki Galatasaray gibi, zevksiz, yavaş ve ezberci.
Görünen köy kılavuz istemiyor, takımın bu sene oynadığı futbolu beğenen tek kişi Terim. Onun da tarzı gereği oyuncularını ipe gönderen bir yapısı olmadığı için böyle demeçler verdiğini düşünüyorum ancak her maçtan sonraki "oyunu biz oynadık, topa hakimdik, defansımız malesef gol yemeye alıştı" cümleleri artık kendisini komik duruma düşürüyor.
Sezonun kondüsyon planlamasının Şampiyonlar Ligi'ne göre yapıldığını düşünmüştüm. Yani ilk 5-6 haftadaki temposuz futbol 1. yarının ortalarına doğru yerini hızlı, baskılı oyuna bırakacak ve ivmeli bir Galatasaray izleyeceğimizi varsaymıştım. Sonra ilk yarının özetine bakarsak bu planda bir hata yapıldığını ve devre arasındaki 23 günde bunun üstesinden gelineceğini tahmin ettim. Yanılmışım, zira Galatasaray yine eski tas eski hamam.
Devre arasında kondüsyon yüklemesi yapan bir takımdan, 50. dakikada 2-1 geriye düştüğü maçta, oyunu tek kaleye döndürmesi ve sağlı-sollu saldırması beklenir. Ancak maç 0-0 iken de 2-1 iken de aynı oyun, aynı iştahsızlık var Galatasaray'da. Sanki oyuncularda "biz olduk" havası hakim ya da "nasılsa biri kurtarır şimdi maçı" düşüncesi. Enseyi de karartmak istemiyorum açıkcası. 2-3 hafta sonra takımın kondüsyon ritminin artacağına inanmak istiyorum ancak bu maçta öyle bir sinyal vermediler.
Terim rotasyonu seven bir hoca ama bunu ilk yarıda takımın yenilerinin uyum sağlaması ve takımın kemik kadrosunun oturması için pek yapmadı. Ancak 3-4 milyon eurolar alan oyuncuların bu performansları taraftarın homurdanmasına neden olacaktır. Kadro iskeleti oluşturma düşüncesi tutmadı ve tutmayacak gibi görünüyor. Çünkü aynı anda bütün değişkenler olumlu olmuyor. Bunun yerine oynamaya aç ve kendini göstermek isteyen oyuncular ilk 11'de yer bulmalı. En azından Hamit, Real Madrid'den Elazığ deplasmanında oynamak için gelmiş olmamalı.
Daha önceden de bahsetmiştim, Terim' in bir diğer sevdiği olay maç içersinde oyuna ve sisteme müdahale etme isteği. Hatta Hamit'i ısrarla istemesinin sebebi de buydu. Ancak bunları da göremiyoruz. Sanki Terim, depresyona girmiş üniversite öğrencisi gibi oyun içersinde. Bu maçta yaptığı değişiklikler hiç kimseyi şaşırtmamış olsa gerek, kim kötü oynuyorsa kulübede onun alternatifi yerine girsin. Sene başından beri Hamit-Aydın, Melo-Yekta, Emre-Amrabat, Elmander-Umut değişiklikleri ezberlendi. Halbuki 1. ManU maçındaki gibi göbek açık veriyorken Hamit'i ortaya kaydırıp Umut-Burak'ı sağ kanada dönüşümlü desteğiyle 4-3-3'e dönmesi Terim'in alışılan müdahaleleri. Ya da Melo-Hakan Balta değişikliği ile Riera'yı öne alıp Emre'yi ortaya kaydırmasını bekliyor insan.
Takımda pırıltı olarak görülebilecek tek şey var o da bu sene ilk 11'de ilk maçına çıkan Sabri'nin performans düzeyini korumuş olması. Çok kötü bir Sabri izlemiyoruz, kendi ortalamasını korumuş, geçen sene sakatlıktan sonraki kötü dönemini de atlatmış durumda. En önemlisi de geçen sezon başladığı orta açma çalışmalarını bırakmamış olması. Arada yine dalga geçilen Sabri pasları/ortaları yapsa da isabetli ya da kavisli orta açmada gözle görülür başarısı var. Eboue 3-4 hafta daha Afrika'da kalırsa Sabri'den 1-2 asist bekliyorum ben.
Maç bahane oldu aslında, ilk yarının değerlendirme yazısı oldu bir nevi... Aynı yanlışların devam etmesi üzücü sadece ama ligin kalitesini düşününce kadro yapısının şampiyonluk için yeterli olacağına inancım tam. Tek isteğimiz güzel futbol ihtiyacının karşılanması. Bunun için de Terim'in kendini bu depresyon halinden kurtarması gerekli zaten bu da takıma yansıyacaktır. 2-3 haftaya takımın ivmelenmeye başlamasını bekliyorum yoksa devre arasından hep iyi dönen Kocaman'ın Fenerbahçe'si taraftarın homurdanma sebeplerinden biri olacaktır.