Herkes içindekini kustuğunu varsayarak şimdi aklıselimle düşünelim.
1. Erdoğan ne istemez?
Karşısında kararlı ve birlik görüntüsü sergileyen bir muhalefet görüntüsü istemez.
Başarılabilir mi? En son "yapılacaklar" kısmında oraya geleceğim.
2. KK ne istiyor?
Siyasi kutuplaşmaların olmadığı, kararların siyasi kutuplara ve bagajlara göre değil liyakata göre verildiği, aslında bu ülkenin aydın insanlarının gerçekten istediği bir toplum (Bunu istediğine %100 inanıyorum) ve bu dönüşümü kendisinin yapmasını.
An itibariyle KK'nin istediği bu dönüşüm çökmüştür. Sadece bugün söylenen laflara bakarak "sağcılara güven olmaz", "Bizi kaldırıp HDP ile oturuyorsunuz" vb. Türkiye 100 yıl daha bu kasabalı siyasetine mahkum olmuştur. Erdoğan devrilmediği sürece de kurtuluş organik olarak olamaz.
3. Akşener haklı mı?
"Masa" (artık kaç bacaklıysa) kurulduğu ve genişlediği günden beri KK tarafından kendisinin bu planına göre evrildi. Dün ise malumun ilamı oldu ve kıyamet koptu. Akşener defakto gelişen bu duruma doğru dürüst tepki göstermedi. Hep üstü kapalı mesaj vermeler, ikili görüşmelerde aday konusunu konuşmamalar vs. Kendisine "noter" muamelesi yapılmasında haklı, hatta 2 Mart akşamına kadar aptala yatmasına rağmen haklı. Ama bugünkü çıkışı ile aklıma Karagöz Hacivat oyunlarının bitişindeki mani geldi.
"Yıktın perdeyi eyledin viran
varayım sahibine haber vereyim heman."
Akşener masayı yıktı viran eyledi. Ama Karagöz Hacivat oyunları bu maniyle bitse bile perde tekrar kurulur ve bu perde tekrar kurulmak zorunda.
4. Başkanların Tavrı
Bugün gerçekten üzüldüm ve daha çok korktum. Akşener, belediye başkanlarının ismini söyleyince onlardan en az biriyle önceden anlaşmış olma ihtimalinden korktum. Çünkü kabul edelim ne İmamoğlu ne de Yavaş CHP kökenli. İmamoğlu sabahki yayında kendini KK'ye destek olmak için bağladı ama Yavaş geceden beri sessizdi. Akşener-Yavaş-Özdağ ittifakı ile belki Erdoğan-Yavaş-KK yarışı olabilir hatta Erdoğan ilk ikinin dışına bile itilebilirdi ama geçen hafta Özdağ'ın adayı ilan edilen İnce de satılacaktı. Aynı gün sosyal demokratlar milliyetçi/merkez sağcılar tarafından 2 defa satılmış olacaktı ve Erdoğan gitse bile Türkiye'de asla kapanmayacak bir merkez sağ-sol ayrımı olacak ve 3 Mart vakası olarak anılacaktı. Ve bu yukarıda bahsettiğim ideal Türkiye'ye asla kavuşamayacaktık. İmamoğlu ve Yavaş'ın itidalli tavırları ve bu oyunu bozan açıklamaları için kendilerine teşekkür ederim.
5. Masanın Geri 4lüsü
Demokrat Parti'yi de ayırırsak kalan 3 partinin tabanlarının süreçten memnun olduklarını düşünmüyorum ve Akşener'in hareketiyle "dur bakalım" dediklerini düşünüyorum. Çünkü bu partilerin yönetimleri koltuk sevdasına tabanlarından kopuk hareket ediyorlardı. Saadet Parti seçmeni CHP ile dialog kurulmasına bir yere kadar hoşgörü ile bakar, zamanında Ecevit-Erbakan hükümetini de hatırlar ama CHP logosuna mührü vurması imkansızdır. Aynı şey Deva ve Gelecek için de geçerli. Nitekim masa sürecinin başında daha yüksek olan oy oranları bu 3 parti için de eridi. Geçen seçimde CHP Konya kontenjanını Saadet vekillerine verdi. Yani CHPli seçmen vasıtasıyla Saadetli vekil meclise girdi. Bu CHPli seçmene de saygısızlık, oyu boşa giden Saadetli seçmene de saygısızlık. Bu saatten sonra KK'nin masayı "millet ittifakı" adıyla daha sola genişletmesi bu zayıf bağları da koparır.
Yapılacaklar:
1. Akşener konuşmasında "Masa adına yapılan bütün çalışmalardaki imzalarımızın arkasındayız" dedi. Aslında sadece "aday belirleme sürecine" çok sert tepki verdi. O halde, adına "mütabakat metni" denilen ve "çalışma planı" açıklanan yapıyı elinin tersiyle itmedi, ona hala tutunuyor. Bu metinlerdeki maddeler ve çalışma planı bütün partilere ve adaylara dolaştırılır. Herkesten şeffaf bir şekilde, aksinin "niye"si sorulmadan, destek verdiği maddeleri açıklaması istenir. Bu Zafer Partisi'nden Yeniden Refah'a Tokatçı Mustafa'dan HDP'ye bütün partiler için geçerli. Bu partiler katılmadıkları maddelerin "niye"sini ya da eklemek istedikleri politikaları kendi parti politikaları olarak açıklarlar. Seçmende kimin gerçekten muhalefette olduğu fikri ve muhalefetin en az 50, 100, 200 madde üzerinde uzlaşarak bunları hızla yürürlüğe sokarak icraat yapacakları güveni oluşturulur. Bilinmesi gereken tek şey var: Seçimi Kazanmak = Erdoğan'ı devirmek. Ve seçim; İyi Parti olmadan da kazanılamaz, HDP olmadan da kazanılamaz, ZP olmadan da kazanılamaz SOL Parti olmadan da kazanılamaz.
2. Masa "İzlenmesi gereken yol"u kendilerince öneren bir üst akıl mertebesine getirilerek alt seçim ittifaklarına bölünmelidir. Merkezin sağı ve solu CHP ve İYİP bir seçim ittifakı, diğer 4lü ayrı seçim ittifakı. Çünkü, Saadet seçmeni CHP logosuna mühür vuramaz, Akşener de kontenjan vermiyor. Bu durumda atılacak her oyun önemi olduğuna göre Konya, Kayseri, Sivas gibi şehirlerde maksimum milletvekili çıkarılacak şekilde 4lü ittifak şekillenebilir.
3. Seçim ittifakının "merkez" ayağında ise 2019 seçim stratejisi izlenmeli. KK'nin adaylığı "dayatmaya" dönüp alerji oluşturuyorsa -ki öyle- o halde KK 2017 Haziran'ında Bahçeli'ye yaptığı "Gel başbakan sen ol, yeter ki Erdoğan'dan kurtulalım" şeklinde bir vazgeçiş sergilemeli. Çünkü, KK'nin hedefindeki senaryo artık mümkün değil. Toplum Erdoğan yönetiminde o kadar kutuplaşmayı içselleştirdi ki ittifak içinde de bu kutuplaşma sürdü/sürüyor ve burada KK'nin ütopyası çıkmaz. Bu fedakarlığı yapmak da kendisi adına en az ütopyasını gerçekleştirmiş gibi tarihte yerini alacaktır.
4. O halde aday kim olmalı? 2019'da iki belediye başkanı da muhalefetin 3 büyük partisinin (defakto) ortak adayıydı. Akşener'in Yavaş ve İmamoğlu üzerindeki ipotek hakkı kadar HDP'nin de hakkı var. HDP aday çıkarmış olsaydı ya da bu adayları destekleme kararı almamış olsaydı, şimdi bu iki isim için adaylık durumu söz konusu dahi değildi. (Yani KK'nin adaylığına karşı çıkma gerekçesi ne "kazanamaz" goygoyu ne de HDP desteği. Akşener bahsettiğim sağcı-solcu paranoyası yüzünden KK'yi veto etti) O zaman burada herkese bir fedakarlık düşüyor. KK aday olmayarak, Akşener de yine kapılı kapılar ardından ya da CHP üzerinden HDP ile anlaşarak fedakarlık yapmak zorunda. 3 partinin de ortak olarak oy verebileceği kişi Ekrem İmamoğlu. Çünkü Mansur Yavaş'ın isminin üzerine Ümit Özdağ gölgesi düştü bir kere. Özdağ o açıklamayı yapmamış olsaydı, belki de HDP'den Mansur Yavaş vetosu gelmeyecekti.
5. Ekrem İmamoğlu'nun siyasi yasak meselesi nasıl çözülecek? Burada da en uygun senaryo ise KK'nin başkan yardımcısı olduğu senaryo. Hem KK'nin yaptığı fedakarlığın olası bir ödülü olacaktır hem de seçmene "merak etmeyin ben de buradayım" mesajı verilecektir. İmamoğlu yarış dışı bırakılsa bile bu mağduriyetin etkisiyle KK'ye oy verilecektir. Akşener ve diğer 4 lider ise milletvekili olarak yola devam ederler. Meclis aritmetiğine göre bakan yapılabilirler. KK'nin cb olduğu senaryoda ise Akşener yardımcı pozisyonuna getirilir.
6. İmamoğlu'nun Erdoğanlaşma ihtimali: İşte işin içinden çıkılamayan tek nokta burası. 2 Mart'taki İBB'nin deprem çalıştayını izledim. İmamoğlu'nun yaptığı gezilerle istediği etkiyi yaratamadığını ve "İstanbul'u depremden en az hasarı almasını sağlayan başkan" imajı çizerek KK'nin de seçimlerde "İstanbul'u depremden hızla kurtarmamız lazım" propagandasına destek atacak bir senaryoya razı olduğunu hissettim. Böylece kendi siyasi kariyeri daha güçlü şekillenecekti. Bu yüzden de İmamoğlu'nun bu ihtirastan vazgeçmiş haleti ruhiyesine inanmaktan başka elde tutulur bir şey yok. Olur da Erdoğanlaşırsa, bu durumda "topal ördek" senaryosu işletilebilir. Çünkü, 1. maddede bahsettiğim hızla çözülecek ortak maddeler meclise hız ve işlevsellik katacaktır. Burada direnen başkan (Bu KK için de geçerli) azınlığa düşecektir (KK'nin adaylıkta diretmesinin bir diğer sebebi ve 'Aday önemli değil, Ali olmuş Veli olmuş' demesinin sebebi de buydu. Partisinin üzerinde çalıştığı ve altına imzasını attığı metni uygulamaktan vazgeçerse "topal ördek" pozisyonuna düşüyordu. İmamoğlu ya da Yavaş'ta bu durum "al bu metni uygula" kıvamında oluyor. Uygulamadığı anda siyasi kriz çıkar) Meclisin alacağı "erken seçim" kararı ise Erdoğan'a umut olur. "Bakın işte yönetemiyorlar, bırakın ben yöneteyim. Dersimi aldım" deme şansı doğar. Burada da muhalefetin Erdoğan'ı seçimde çok güçlü yenmesi ve paralize etmesi gerekir. Bu amaç için kafamda oynattığım modellerden en güçlü senaryo bu anlattığım şekilde gerçekleşiyor.
Masalar devrildi, perdeler yıkıldı. Karagöz Hacivat oyunu her seferinde tekrar kuruldu. Şimdi siyasetçilerin gerçekten itidalli davranıp yeni bir perde kurmak zorunda oldukları dönemdeyiz. Zaman az ve aleyhimize işliyor. Türkiye'ye gelince, seçmenin hukuk devleti, liyakat, siyasi bagajlardan kurtulma gibi bir derdi yok. 15 milyon insanı etkileyen bir depremin altında kaldık ama ilk fırsatta yine bir partiye yanaşıp belediyede işe girme/ kamudan ihale kapma kafası devam edecek. Yukarıda adı geçen hiçbir siyasi aktör bunu gerçekleştiremez. En çok isteyen KK idi, onun da liderlik vasfı daha açık ifadesiyle siyasi risk alarak toplumu dönüştürecek liderli cesareti yok. Belki bir gün milletçe "ahlak, çalışkanlık, dürüstlük" gibi erdemlerimizin eksik olduğunu yüzümüze vuran bir demogog çıkar da o zaman ülkede bir şeyler değişir.