29 Ağustos 2020 Cumartesi

Türkiye-Yunanistan Gerginliği

 Twitter'dan flood yapacağıma buradan yazayım da hiç değilse blogu tekrar ısıtmış olayım diye düşündüm. Önce haber linkini bırakayım: 

https://twitter.com/dokuz8haber/status/1299606695447080961?s=20 . 

Bu arada Dokuz8Haber twitterda geriye dönük vermiş olduğu haberlerin linklerine bağlantı yaparak haber verdiği için çağın gereksinimlerini karşılayan müthiş bir sosyal medya yönetimi yapıyor, kendilerini kutlarım.


Türkiye bir süredir Yunanistan'la Akdeniz'deki ekonomik bölge nedeniyle gerginlik yaşıyor. İki tarafında kendine göre tezleri var.

Fakat biliyoruz ki bu gerginliğin asıl sebebi dünyada milliyetçilik/ırkçılık yükseldiği için gerginliğe ve siyasetlerin en ucuzu olan düşman yaratma siyasetine ihtiyacı olan iki hükümetin karşılıklı horoz dövüşü. Kimse savaş çıkarmaya cesaret edemeyeceği gibi iki ülke de bu gerginlikten de zarar görüyor. Tek kazançları iç siyasette oy toplama çabaları.

Halbuki, özellikle 90'lardan sonra iki ülke arasında oluşan bütün gerginliklerin çözümü çok basit. "Ben bu gerginliği çözmek adına denizin diğer tarafına gidiyorum" dediğiniz anda işi masaya getirmiş oluyorsunuz ve masada da 1-0 önde başlıyorsunuz. Çünkü karşı tarafın "Hayır gelemezsin" deme gibi bir şansı yok. Bunu dediği anda savaş arayan devlet konumuna geçer ve dünyada yalnızlaşır.

Tabi masaya oturmanın da belli kural ve kaideleri vardır. Masa karşılıklı tavizler verme yeridir. Kazancının ve kaybının muhasebesinin yapılacağı yerdir. Masa, karşı tarafı ikna etme/edebilme yeridir. Dönüp masanın şartlarını halkına anlatabilmen gerekir. Hangi taraf masada "kaybettiğini" düşünüyorsa bir sonraki masa kurulana kadar gerginlik çıkaracaktır. O yüzden de karşılıklı tavizler verilir ki gerginlik çıkmasın. Çünkü gerginlik çıkması demek tekrar milliyetçiliğin ve ırkçılığın yükselmesi demektir.

Türkiye tezlerinde haklı olsa bile bu gerginlikte Trump'ın şahsi ve Libya'da iki başlı hükümetten birinin desteğini saymazsak yalnız kaldı. Haklı olmak kazanmak için yetmiyor ve diplomaside yalnız kaldığınız anda kazanma şansınız neredeyse yok.

Eğer biz bu yalnız kurt olarak takılmaya devam etmek istiyorsak yapmamız gereken oyunu değiştirmek olacaktır. Bir çözüm planı hazırlayıp Erdoğan'ın "Ben bu sorunu çözmek adına Yunanistan'a gidiyorum" demesi işi masaya getirecektir ve bu gerginliği kullanan Fransa vb. ülkeleri oyun dışında bırakacaktır. Madem ki Yunanistan'ın diğer devletlerin gazıyla bize horozlandığını düşünüyoruz (Erdoğan Ahlat Sarayı'nın açılışında buna benzer cümleler kurdu) o halde o gaz veren ülkeleri önce devre dışı bırakmak gerekir. 

Tabi bunun için önce yukarıda bahsettiğim gibi masaya oturmaya karar vermeniz gerekir. Karşı tarafı ikna edecek iki tarafın da tavizler vereceği bir anlaşma sunmak gerekir. Hatta iki tarafında bunu halkına nasıl anlatacağı üzerine çalışmak gerekir. Ama hepsinden önce masaya oturmayı istemek gerekir. Erdoğan bunu istiyor mu? Hiç sanmıyorum.

Bu gerginliğin sonunda savaş çıkacağını sanmıyorum. İki taraf da "karşı taraf kazayla bizi vursun da dünya kamuoyunda haklı konuma geçeyim" diye horozlanıyor. Tabi uzun vadede bazı planları var ancak Türkiye'nin bu yalnızlıkla uzun vadede alacağı kayıp masada alacağı kayıptan fazla olacaktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder