Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu akşam yaptığı toplantının ardından 600 kişilik milletvekili aday listesi şekillenmeye başladı. Kesin liste 21 Mayıs'ta açıklanacak ve önümüzde siyasette az da olmayan bir zaman var. Yine de mevcut durum üzerinden aklımdakileri yazayım, aklımda kalmasın.
Şimdiye kadar mevcut sistemi en iyi analiz ederek strateji belirleyen parti CHP oldu. 15 vekil transferi ile İYİ Parti'yi seçime sokmak, gündemi kendi adaylarının üzerinden tutarak Ak Parti'den ve Erdoğan'dan gündem belirleme kozunu almak, Saadet Partisi, Demokrat Parti gibi romantik oy potansiyeli olan partilerin barajdan dolayı kaçırdığı oyları toplamak üzere baraj ittifakı kurmak gibi stratejik hamleler geldi. Mesela 15 vekil transferi seçmenden öyle olumlu tepki aldı ki Meral Akşener "15 vekili Kılıçdaroğlu'ndan ben istedim." şeklinde açıklama yaparak bu hamlenin kendisine ait olduğunu ve burdan takdir toplamak istediğini belli etti. Baraj ittifakı da (ismi hariç) yine seçmenden olumlu tepki aldı. Ayrıca seçmene "mesele vatan olduğunda birleşiyoruz" mesajı da verildi. Cumhur İttifakı kanadından, özellikle Bahçeli'den "benzemezler" olarak sürekli eleştiri almasının bile olumlu etki olduğunu düşünüyorum.
Konuya gelecek olursak, 20 Mayıs'ı 21 Mayıs'a bağlayan gece, sızan milletvekili aday listeleri konuşuluyor. Sistem yeni olduğu için de bazı farklı tepkiler verilmeye başlandı. Ben gündem oluşturan isimlerin biraz nabız yoklamak üzere sızdırıldığını düşünüyorum.
Mevcut sistemde dikkat edilmesi gereken nokta parlementoda sayısal üstünlüğü ele geçirmek. Yani oy kullanabilme durumu önemli. Hal böyle olunca cezaevinde bulunan Enis Berberoğlu'nun aday gösterilmesi pek mantıklı durmuyor. Sonuçta muhalefet cephesinin 301. adamı Berberoğlu olursa bu durumda karar üstünlüğü elden gidebilir. Ya da hastahaneden ne zaman çıkacağı belli olmayan Deniz Baykal için de aynı durum geçerli. Tabi bu iki ismın romantik durumu var. Baykal, Fetö'nün kumpasıyla parti başkanlığından el çektirilmiş bir isim. Ayrıca Antalya'da yüksek bir oy potansiyeli ve "hasta yatağına düştü diye kenara atılmamalı" duygusallığı yaşanıyor. Yani Baykal siyasetten çekildiğini açıklamadığı sürece aday gösterilecektir. Ya da ölene kadar. Berberoğlu ise biraz da uğruna olduğu algılanan Adalet Yürüyüşü yapılmış bir isim. Davası parti tarafından sahiplenildi. Bu saatten sonra aday gösterilmemesi çok mümkün değil. İşlerin hepsi istenildiği gibi giderse hür kalma durumu da var. Çünkü herkes biliyor ki bu gazeteciliğe karşı açılmış bir dava ve ülke normalleşirse karar da normal şartlara dönebilir.
Yeni sistemde farklı bir durum gibi sunulan milletvekillerinin bakan olamama durumu söz konusu. Aslında bu konuyu tam olarak açıklamadılar referandum öncesinde. En bilinir açıklama ise şu şekilde.
Şimdi yürürlükte olan sistemde bakanlar milletvekilleri arasından ya da dışardan atanabiliyordu. Soruşturma önergelerinde bakanların milletvekili olarak (milletvekili olanlar tabi ki) oy verdiğini gördük. Hükümetin verdiği yasa teklifinde ise milletvekili olan bakanların oyları olumlu sayılıp sayılmadığını ise bilmiyorum (çok da önemli değil açıkçası). Gelecek olan yeni sistemde ise milletvekilinin bakan olmaması için bir engel yok. Ancak mecliste sandalye sayısı 600'e sabitlenecek yani milletvekilliği düşecek. Aslıda çok farklı bir durum değil. Mesele ise bundan sonra başlıyor. Bakan olup milletvekilliği düştükten sonra o koltuk aynı partinin hakkı olarak sıradaki adaya mı geçiyor yoksa D'Hondt sisteminde rakip partiye mi geçecek bilemiyoruz. Bu konuda net bir açıklama yapılmadı. YSK son dakikada böyle bir sürpriz de yapabilir. Sonuçta seçim yasası seçim kararı alındıktan sonra yapıldığı için bazı konular muallakta kaldı.
Egemen Bağış oy kullanırken |
Hal böyle olunca, cumhurbaşkanının İnce olması durumunda milletvekillerinden bakan yapma durumu da riskli olacaktır. Eğer bakan olan CHPli vekilin koltuğu Cumhur İttifakı'na gidecekse yine 301. koltuk elden gidebilir. Bu hesaplar kritik ve ince düşünülmesi gereken hesaplar. Kılıçdaroğlu'nun aday olmaması için Alevi olması, müzmin kaybeden olması gibi nedenler vardı ama sırf bu ince stratejilere zaman ayırmak için bile aday olmaması mantıklı. Çünkü kazanmak için ilmek ilmek dokunulması gereken bir strateji var ve ana muhalefet partisi olarak bu dengeleri gözetmek CHP'nin işi. Ak Parti'nin handikapı ise bütün kararların Erdoğan tarafından veriliyor olması. Ömer Turan tarafından başlatılan #ListeyiReisYapsın kampanyaları Twitter'da dolanıyor. Erdoğan'da net bir şekilde gözlemlenen "yorgunluğun" da biraz sebebi bu aslında. Günde 4-5 konuşma yapıp ayrıca seçimlere yönelik strateji belirlemek tek başına kolay olmuyor. Her şey Erdoğan'ın iki dudağının arasında ve bütün her şeye yetişmeye çalışıyor. (Acıdığımdan değil, zaten devleti de böyle yönetmek istediği için karşı duruyoruz ya, her neyse.) Bu yüzden hesaplara girmeden Cumhur İttifakı'nın meclis çoğunluğunu ve birinci turda cumhurbaşkanlığı seçimini alacaklarına yönelik bir çalışma yürütüyorlar. İşler yolunda gitmezse hayal kırıklıkları da çözülme de büyük olacak diye tahmin ediyorum. İyi Parti cephesinde ise işler çok sessiz ilerliyor. Yaptıkları eylemleri sosyal medyada dahi az yer bulurken parti kurucuları arasında görev paylaşımı yapılmış olabileceğini tahmin ediyorum. Ancak parti kurucuları da cumhurbaşkanı adayları Akşener'in liderliğini pekiştirici söylemlerde bulunuyorlar. Yani İyi Parti cephesinde gözlemleyebildiğim kadarıyla seçimlere eski sistem alışkanlıklarıyla hazırlanıyorlar. Belki de ince hesapları CHP'ye bırakıp alabildikleri kadar oy alma peşinde olabilirler. Listeleri belli olduğunda biraz daha netleşir durum. HDP ise Ahmet Şık, Veli Saçılık gibi isimleri listelere alarak soldan kuvvetli oy alma peşinde. Listeler netleştiğinde tekrar konuşulacaktır bu konu.
Biraz da gelelim cumhurbaşkanlarının bakan adaylarına ve oradan da Muharrem İnce hükümetine. Burada biraz isimler üzerinden gitmek mantıklı olacaktır. Yukarıda okumuş olduğunuz AK Partili Aktay'ın açıklamalarında olduğu gibi cumhurbaşkanı adaylarının bakan listelerini açıklaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu açıklamayı Erdoğan'ın yapacağını tahmin etmiyorum. Çünkü gözlemlediğim kadarıyla AK Parti'de milletvekili adayı gösterilmeyenlerin heyecanını yüksek tutmak için bakan listesini açıklamayacaktır. Hele hele sayıyla sınırlandırılmayan bir "cumhurbaşkanı yardımcılığı" listesi var ki milletvekili adayı gösterilmeyen ve bakan olması için herhangi bir uzmanlığı da olmayan isimler için bu kapı, yağlı kapı olacaktır. Bu konuda önümüzdeki günlerde, başta Melih Gökçek olmak üzere, devrik belediye başkanlarının durumu izlemeye değer olacaktır. Herhangi bir koltuk vaadinin olmaması bu isimlerin Fetöcü olduğu için dışarıda kaldığına dair yorumları güçlendirecektir. Hele hele Mehmet Metiner'in ağzından kaçırdığı şu aşağıdaki video var ki, Demokles'in Kılıcı gibi tepelerinde duruyor ve bağlayıcılığı var. Bu sebeple Erdoğan'ın herhangi bir bakan listesi açıklayacağını düşünmüyorum. AK Parti'nin aldığı bütün oy Erdoğan olduğu için var ve Erdoğan bu popülaritesini paylaşmak istemeyecek bir figür. Yine de düşük bir ihtimalle, özellikle kötü gidişattaki ekonomi için bazı isimler (Ali Babacan gibi) açıklanıp piyasalara güven verilmek istenebilir.
İyi Parti cephesinde de herhangi bir bakan listesi beklemiyorum. Muhalefet partilerinin böyle bir liste yapmasının önemli olduğunu böylece halka "tek adamlığa karşı" iken gücü nasıl bölüştüreceklerinin projeksiyonunu tutmak anlamına geldiğini düşünüyorum. Ancak İyi Parti'nin sağ parti olması dolayısıyla lideri ön planda tutan bir stratejiyle devam edeceklerini tahmin ediyorum. HDP'nin böyle bir liste açıklaması sürpriz olmaz ancak kabinenin başkanlığına namzet Demirtaş tutsakken gündem listeden çok Demirtaş'ta kümelenecektir.
Bu şartlar altında Muharrem İnce'nin açıklayacağı bakan listesi önemli olacaktır. Hem seçmene ülkeyi yönetmeye hazır olduklarının mesajını verir hem de gündemi elinde tutma avantajı verir. Ben İnce'nin yerinde olsam her 2-3 mitingimde bir isim olacak şekilde isimleri açıklarım. Böylece tıpkı "aday kim olacak" zamanında olduğu gibi gündemi elinde tutma avantajını da ele geçirmiş ve izlenirliği (takip edilirliği) arttırmış olurum. Muharrem İnce'nin Fox TV'de yapmış olduğu programdan anlıyoruz ki, listeyi önümüzdeki günlerde açıklayacak. Yine aynı programdan bildiğimiz kadarıyla CHP ile koordineli olarak hareket ettiklerini belirtiyor. İnce'nin seçim çalışmasının merkezine koyduğu 3lü sacayağından ekonomi, adalet ve eğitim konularındaki bakan seçimi biraz da seçmene net mesaj olacaktır. Bu sebeple sızan listelerin dışında kalan İlhan Cihaner ismini önümüzdeki günlerde Adalet Bakanı adayı olarak görmemiz mümkün. Yine CHP'nin önceki seçimlerde ekonomik söylemlerinin ve 3 yıl boyunca partinin ekonomi yüzü olan Selin Sayek Böke'nin milletvekili adayı gösterilmesi benim için sürpriz oldu. Bu durumda İnce'nin programda açıkladığı gibi "kendi ekonomi ekibinde" kimin gösterileceği merak konusu. Yine bu koltuğa dışarıdan Kemal Derviş ya da Özgür Demirtaş gibi isimlerin "işi ehline vermek" için getirilmesi düşük de olsa bir ihtimal. Listeler sızdırıldıktan sonra İnce'nin "ses kısıklığı" gerekçesiyle 21'indeki mitingini iptal etmesi de parti ile stratejiyi netleştirmek üzerine görüşmek için atılmış bir adım olarak tahmin ediyorum. "İnce'ye yakın isimler adaylar listelerde yer almadı" haberlerini bu çerçevede değerlendirmek gerektiğini, bunların bir strateji dahilinde atılmış adımlar olduğunu umuyorum. Burda beni korkutan tek konu CHP'nin şimdiden iki başlı davranmaya başlayıp hizipleşme ihtimalleri. İnce'nin hırsı sebebiyle partinin işaret edeceği bakanları değil de kendine yakın isimlere koltukları dağıtması ya da parti kurulunun "İnce'ye yakın isimleri temizlemek için bu isimlere listelerde yer vermedi" söylentisinin gerçek olması.
Özetle, 20 Mayıs itibariyle sızdırılan listelerin son dakika değişiklikleri için nabız yoklama olduğunu zannediyorum. CHP'nin bir plan dahilinde aday göstermedikleri isimlerin İnce'nin kabinesinde yer bulabileceğini bu yüzden de İnce bakan listesini açıklamadan öfke kontrolü yapılması gerektiğini düşünüyorum. Kesin listeler verildikten ve İnce listesini açıkladıktan sonra CHP gerçekten bir strateji izledi mi yoksa yine bildiğimiz eski CHP gibi mi davranıp hizipçilik mi yapıyor? Bu umudumuzu değerlendirmek üzere taze tutuyoruz ancak gerçekten bir hizipçilik durumu varsa ülke için son umudumuzun da aslında hiç olmadığı gerçeğiyle karşı karşıya kalırız. Üstelik böyle bir durum seçimlerden önce illa ki günyüzüne çıkacaktır ve seçimlere yansıyacaktır. Hele hele kenarda sırtlan gibi bekleyen ve bu hizipçiliği kaşıyan havuz medyası varken...