15 Mayıs 2018 Salı

Aklımda Kalmasın: Kudüs Düştü

Sonda söyleyeceğimi başta da yazayım: İsrail terör uygulayan bir devlettir ve zalimdir. Zulme karşı YAŞASIN BAĞIMSIZ FİLİSTİN.

Kudüs bugün resmen düştü. Dünyanın lideri ABD, İsrail'in 70inci kuruluş yılında büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyarak İsrail'in başkentini Kudüs olarak ilan etti. Kararı protesto eden Filistin halkı yine katliamla karşılaştı ve yine Ortadoğu'dan kan ve gözyaşı eksik olmadı.

Kendimi "müslüman" olarak tanımlamadığım için ya da bu kimliğimi birinci sıraya koymadığım için Kudüs'ün müslümanların elinde olması ya da yahudiler tarafından ele geçirilmiş olması pek umrumda değil. Ama gelinen noktada Filistin halkının gördüğü zulüm ve kendini "müslüman" olarak tanımlayanların ikiyüzlü hamaseti ve acziyeti sinirime dokunuyor. Filistin halkı için "KAHROLSUN" demekten başka bir şey gelmiyor elimden. 10 yıllardır söylenen bu dilekle de kahrolan bir İsrail görmedik ya insan biraz da bu çaresizliğine sinirleniyor.

İslamcıların ikiyüzlü hamasetine ve acziyetine biraz ışık tutalım. İslam coğrafyasında Filistin'in yanında duran birkaç küçük devlet dışında Türkiye kadar gür bir ses çıkartan yok. Eskiden Mısır'ın arabuluculuk rolü, koridor açması falan olurdu ya darbelerle şekil verilen Mısır da artık sesini çıkaramıyor. Peki en güçlü ses çıkan Türkiye'de durum nasıl?



İsrail'in kuruluş amacından itibaren Kudüs'ü başkent yapmak istemesi vardı. "İki nehir arasındaki İsrail" idealine falan girmek istemiyorum zira bunlar hep bilinen şeyler. Bu son ise göz göre göre, bağıra bağıra geldi. Türkiye'de (Ilımlı) İslamcıların bu konuya bakış açısı hep 3 nokta üzerine oldu. 

  • Filistin haklı zulme uğramasın
  • Kudüs yahudilerin eline geçmesin
  • ABD'den dolaylı müttefikimiz İsrail ile ilişkilerimiz bozulmasın
Türkiye'de İslamcılığın kurucusu Erbakan'ın 3üncü maddeyi pek önemsediği söylenemez ama 16 yıldır ülkeyi yöneten onun öğrencilerinin geldiği sonuç sınıfta kaldıklarını gösterir. 

Bugün İsrail'in yapmış olduğu zulüm karşısında Erdoğan'ın yapmış olduğu açıklamaları şuradan bulabilirsiniz. Lanetleme, İsrail'i terör devleti ve ABD'yi işbirlikçi ilan etme, 3 gün milli yas, BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı toplanma çağrısı, mitingler (bu mitinglerin seçimlerden bağımsız tamamen Filistin için yapılacağını varsayalım), ramazan vesilesiyle yardım kampanyaları, Filistin'e Kızılay gönderilmesi. 16 yıl boyunca, Filistin halkı her zulme uğradığında Türkiye'nin girdiği kısır döngü hep bu oldu. Sonuçta ise kendi deyimiyle "bir avuç kalan" Filistin toprağı ve Kudüs'ün kaybedilmesi. Kırmızı ile yazılan yerleri "tepki" olarak paranteze alırsak İsrail zulmettikçe Türkiye hep aynı tepkileri verdi ve İsrail'in zulmü hiç bitmedi. 

Alınan yolda yapılan yaptırımlara bir bakalım isterseniz. Davos'ta "Van Münit" ile ilan edilen "terör devleti" vakası karşısında AK Parti hamle yaparak ablukayı delmeye kalkmıştı ve Mavi Marmara olayı yaşandı. "Bana mı sordunuz" ile devam eden hamleler, Kudüs'ü tanıyan özür metniyle son buldu. Tabi bunun dışında İsrail ile kapı arkasında yapılan gizli anlaşmalar ile İsrail'in kazandığı diplomatik kazanımlar...





Numan Kurtulmuş'un HAS Parti genel başkanıyken şimdilerde AHaber'de "Ver mehteri ver mehteri" diye bağıran Erkan Tan'ın programında söylediği bu sözler 16 yılın özeti zaten. İsrail'i uluslararası arenada yalnızlaştıracak herhangi bir politika izlenmedi. İzlense dahi karşınızda bütün diplomatik yaptırımları hiçe sayacak şımarıklıkta davranan bir İsrail Devleti'ne sadece "tepki" göstermek ne kadar akıllıca? 

Gelelim yazının asıl konusu olan Kudüs'ün kırmızı çizgi olması meselesine. Yukarıda da bahsettiğim gibi benim Kudüs'ün kimin elinde olduğu zerre umrumda değil ama Büyük Orta Doğu Projesi ile "İslam Coğrafyası'nın Lideri" olmaya soyunan ve son olarak "Kudüs müslümanların kırmızı çizgisidir" diyen Erdoğan ve onun şahsiyetinde İslamcılar için bu konu çok önemliydi.

  1. Kudüs'ü gavurlar almasın
  2. Mümkünse müslümanların elinde kalsın

Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur derler ya hani, İsrail Kudüs'ü başkent yapmak için stratejisini ilmek ilmek işledi ve Türkiye 16 yıl boyunca bu durumu seyretti. Zulme karşı ses çıkarmış olmak yeterli olmuyor çünkü masada bir plan yok. Her tepki İsrail'in ne zaman bozacağı belirsiz kısa süreli bir ateşkes ile sonuçlandı hepsi bu. Zulüm hep devam etti. Terör devleti dediğin bir devlete "tepki" göstererek zulmünü bitirmeye çalışmak nasıl bir acziyettir. ("Hain terör örgütü PKK" demek kadar saçma bir durum bu. PKK hiçbir zaman hain olmadı çünkü hain kelimesi "ihanet eden"den gelir. Beraber yürüdüğün yol arkadaşın sana ihanet eder. O yüzden PKK'ya hain denemez çünkü baştan bir terör örgütüdür. Ama mesela AK Partililer Fetö için "hain" diyebilir. Çünkü beraber yürürken ihanete uğramışlardır.) Burdan yola çıkarsak "terör devleti"ne "yapma" denilemez, bir yaptırım uygulanmalıdır.

Günden güne eriyen Filistin'in Kudüs'ü tutacak gücü yokken, diplomatik şımarıklıkla günden güne İsrail Kudüs'e doğru ilerlerken (fiziki olarak değil diplomatik olarak) sadece "yapma" demek ne kadar mantıklı? Halbuki Kudüs sizin için bu kadar önemliyse yukarıdaki iki maddeden yola çıkarak Kudüs'ü tarafsız yapma stratejisi neden hiç düşünülemedi? 16 yıl boyunca "Kudüs bütün semavi dinler için kutsal sayılan bir yer. Gelin Kudüs'ü Birleşmiş Milletler garantörlüğünde tarafsız bölge ilan edelim ve sadece dini-turistik ziyaretlere yönelik bir yapıya kavuşturalım. Böylece yüzyıllardır devam eden Kudüs için savaşlara bir son verelim" denilseydi bugün gelinen sonuç belki yine aynı olacaktı ama hiç değilse "tepki"den çok daha fazla (onurlu) bir davranış gösterilebilirdi. ABD'nin bugünkü hamlesinden sonra böyle bir çıkış yapılabilir mi? Çok güç.

Şu linkte kısa özet halinde görebileceğiniz Kudüs için tarafsız bölge/ortak başkent projeleri 50li yıllarda önerilmiş olsa da Arap Devletleri tarafından kabul edilmedi. 2002'deki Fahd Planı'nı İsrail'e kabul ettirmeye çalışmak isetamamen imkansız bir durum. 

İşte tam bu noktada arabulucu gibi ortaya çıkan bir Türkiye Kudüs'ü bağımsızlığına kavuşturamaz mıydı? Belki hayalperest bir çözüm gibi gelebilir ama en azından gelinen noktada hiçbir şey yapmamaktansa bir şey yapmaya çalışılmış olurdu. Kudüs'ü kırmızı çizgi olarak görenlerin gelinen 16 yılda hiçbir planlarının olmadığını görmek acziyet değil de nedir? Sahi bu acizler Ortadoğu'da habersiz kuş uçurtmayıp santranç oynuyorlardı değil mi? Artık yeniden "tepki" vermeye devam edebilirler. Kudüs'ü müslüman ilan edip oy toplamak için hamaset dolu siyasetlerine devam edebilirler. "Allah kahkar sıfatıyla kahretsin" diye (bed)dua edip, sokaklara Coca-Cola dökebilirler. Bu da o güzel eylemlerinden bir kare olarak burda kalsın.

Tayyip Erdoğan'ın Isparta'daki Coca-Cola fabrikasının açılışındaki konuşmasından


YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ FİLİSTİN!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder