Alper Canıgüz'ün beşinci kitabında ana karakterimiz Aziz, gençlik hayallerinin çok uzağına savrulmuş bir kitap çevirmeni. Üniversite yıllarındaki haytalıklarının, hayallerinin-hedeflerinin ve tiyatro tutkusunun geldiği noktada hayatını sorgulayan Aziz, birden ikinci bir şansı elde eder ve aslında hiç tanışmadığı ama bir yerde bu savruluşunun kırılma noktalarından biri olan Abdül'ün hayatını kurtarmaya çalışır. Üniversite yıllarından biricik aşkı eski karısı Nergis ile velayeti annesinde olan kızları Zeynep'in dans gösterisine gittiklerinde meydana gelen felaketle üniversite yıllarına geri döner.
Alper Canıgüz, olur ya, bu yazımı okusa belki eseri için eğlencelik dediğime kızabilir ancak bu biraz benim tanımım. Rahat okunan, mizah unsurları bulunduran toplu taşımada rahat okunabilen kitaplar için kullandığım bir tabir. Bu tanıma Emrah Serbes'in Erken Kaybedenler ya da Müptezeller kitapları da buna örnek verilebilir. Kasvetli, yağmurlu-karlı bir haftasonu dışarıda işiniz yoksa ve evde tembellik yaparak geçirmeyi planladığınız gününüze kalite katacak kitaplar. Eğlencelik kısacası... Toplu taşımada okumak demişken kitabı 3 parçada okudum ben de. Toplu ulaşım araçlarında telefona bakmaktan sıkıldıysanız çantanızda bulundurun bu kitabı. Eğlencelik dememin bir nedeni de o. Zamanında sık sık yaptığım uzun metrobüs yolculuklarımda Nutuk'a başlamıştım ama o hayli yorucu oluyordu. Bu tarz "eğlencelik" kitapları tercih ederseniz, hele bir de yetişme telaşınız yoksa, yolculuk yorgunluğunuzun olmayacağına sizi temin edebilirim.
3 parçada okuduğumu söylemiştim kitabı yani 3 yolculukta. İlk parçayı bitirdiğimde yukarıda bahsettiğim kısma kadar okudum yani Aziz'in başına gelen kazadan sonra üniversite yıllarında uyanmasında. Kitaba başlarken Alper Canıgüz'ün diğer iki eğlencelik kitabı Oğullar ve Rencide Ruhlar ile Cehennem Çiçeği referans olduğu için de kitabın konusunu-hikayesini öğrenmeden girişmiştim. İneceğim yere geldiğimde kitabı kapatıp bu sefer de arka kapağını okuyunca birden favori kitabım (malesef blogda onunla ilgili yazı yok) Sil Baştan - Ken Grimwood aklıma geldi. İş yerinde kalp spazmı geçiren kahramanımız üniversite yıllarında yeniden doğuyor (ne kadar benzer öyle değil mi), şartlara alıştıktan sonra hemen cebindeki tüm parasını haftasonu yarışlarındaki sürpriz ata yatırarak vurgunu vuruyor, ardından da Apple, IBM, Microsoft gibi 2000'lerde çok değerlenecek firmalara yatırım yaparak zengin oluyor, nihayette aynı gün aynı saatte yine ölerek yine gençlik yıllarına dönüyordu. 30-40 sayfada bu döngü tamamlanınca kahramanın eline geçen inanılmaz fırsatı değerlendirerek zengin olmasını kıskanarak "Bu ne lan, bütün kitap boyunca adamın nasıl zengin olduğunu mu okuyacağız" diye içimden geçirmiştim. Kan ve Gül'ün arka kapağını da okuduğumda benzer bir hikayeyle karşı karşıya olduğumu ama kitabın kalınlığından sadece tek bir döngüyü okuyacağımı tahmin ettim.
Kahramanımız Aziz, geçmişte geçirdiği günlerde, hiç tanışmadığı ama o günlerde hayatını şekillendiren bütün olayların düğüm noktasında bulunan Abdül'ün cinayetini engellemeye çalışıyor. Bir sosyopat olan Abdül ile biricik aşkı Nergis'in kendisini aldattığını düşünerek içten içe öfke duysa da bir taraftan da sevgi besliyor Abdül'e. İşte bu çelişkiler yumağı içinde çözülmeye çalışılan bir cinayet. Belki de katil Aziz'in ta kendisidir...
Alper Canıgüz anlatmak istediğini çok net anlatan bir yazar. Kalemi o kadar yumuşak ki kitapları su gibi akıp gidiyor zaten. Kitabın kurgusu 90'ların ilk yarısındaki Boğaziçili öğrenciler çevresinde gerçekleştiği için sol fraksiyonların, zengin burjuva çocuklarının ve hatta İslamcıların düşüncelerine ait fikirler elde ediyorsunuz. Klişe sol sloganlarla konuşanlar bir yana sizi gerçekten sorgulamaya ve düşünmeye sevk eden Abdül'ün tiratları gerçekten etkiletici. Ayrıca, kitapta önceki iki kitabından karakterler olan (Oğullar ve Rencide Ruhlar, Cehennem Çiçeği) Tahtakafa, Amcabey ve Kız Tevfik'e çakılan selamlar da gözümden kaçmadı. Yine kitapta Aziz, kantinde Olgular ve İncirci Çocuklar romanı yazan Alper ile tanışması ve Alper'in kitabının konusu, Canıgüz'ün kendi kendine gönderme yaptığını düşünmeme sebep oldu. Zira yukarıda adı geçen her iki kitapta kahramanımız Alper Kamu, 5 yaşında, zehir gibi zeki olan, mahalleden arkadaşları olan ve cinayetleri çözmeye çalışan bir velet. Alper Kamu isminin ise Albert Camus'tan geldiğini, Albert Camus'un da "absürt" akımından olduğunu bi yerlerde okumuştum. Kitapların konularına baktığımız zaman da Alper Canıgüz'ün de Camus'un yolundan gittiğini, en azından, absürtlük açısından söyleyebiliriz. Sanırım ilerleyen zamanlarda Camus ile tanışma vaktim geldi.
Kitapla ilgili spoiler sayılabilecek bir bilgiyi çok da detaya girmeden yazıp, konuyu kapatayım. Kitapla ilgili tadım kaçmasın diyorsanız bu paragrafı okumadan atlayabilirsiniz. Nergis'in aldatma şüphesinde olasılıklardan diğeri o kadar barizken Canıgüz size yumuşak diliyle bu olasılığı unutturuyor. Aslında unutmaktan ziyade kitabın sayfaları azaldıkça o olasılığı düşünmemeye ikna oldum. Finalde karşıma çıkınca "biliyordum" diye iç geçirmedim değil.
Kahramanımız Aziz, geçmişte geçirdiği günlerde, hiç tanışmadığı ama o günlerde hayatını şekillendiren bütün olayların düğüm noktasında bulunan Abdül'ün cinayetini engellemeye çalışıyor. Bir sosyopat olan Abdül ile biricik aşkı Nergis'in kendisini aldattığını düşünerek içten içe öfke duysa da bir taraftan da sevgi besliyor Abdül'e. İşte bu çelişkiler yumağı içinde çözülmeye çalışılan bir cinayet. Belki de katil Aziz'in ta kendisidir...
Alper Canıgüz anlatmak istediğini çok net anlatan bir yazar. Kalemi o kadar yumuşak ki kitapları su gibi akıp gidiyor zaten. Kitabın kurgusu 90'ların ilk yarısındaki Boğaziçili öğrenciler çevresinde gerçekleştiği için sol fraksiyonların, zengin burjuva çocuklarının ve hatta İslamcıların düşüncelerine ait fikirler elde ediyorsunuz. Klişe sol sloganlarla konuşanlar bir yana sizi gerçekten sorgulamaya ve düşünmeye sevk eden Abdül'ün tiratları gerçekten etkiletici. Ayrıca, kitapta önceki iki kitabından karakterler olan (Oğullar ve Rencide Ruhlar, Cehennem Çiçeği) Tahtakafa, Amcabey ve Kız Tevfik'e çakılan selamlar da gözümden kaçmadı. Yine kitapta Aziz, kantinde Olgular ve İncirci Çocuklar romanı yazan Alper ile tanışması ve Alper'in kitabının konusu, Canıgüz'ün kendi kendine gönderme yaptığını düşünmeme sebep oldu. Zira yukarıda adı geçen her iki kitapta kahramanımız Alper Kamu, 5 yaşında, zehir gibi zeki olan, mahalleden arkadaşları olan ve cinayetleri çözmeye çalışan bir velet. Alper Kamu isminin ise Albert Camus'tan geldiğini, Albert Camus'un da "absürt" akımından olduğunu bi yerlerde okumuştum. Kitapların konularına baktığımız zaman da Alper Canıgüz'ün de Camus'un yolundan gittiğini, en azından, absürtlük açısından söyleyebiliriz. Sanırım ilerleyen zamanlarda Camus ile tanışma vaktim geldi.
Kitapla ilgili spoiler sayılabilecek bir bilgiyi çok da detaya girmeden yazıp, konuyu kapatayım. Kitapla ilgili tadım kaçmasın diyorsanız bu paragrafı okumadan atlayabilirsiniz. Nergis'in aldatma şüphesinde olasılıklardan diğeri o kadar barizken Canıgüz size yumuşak diliyle bu olasılığı unutturuyor. Aslında unutmaktan ziyade kitabın sayfaları azaldıkça o olasılığı düşünmemeye ikna oldum. Finalde karşıma çıkınca "biliyordum" diye iç geçirmedim değil.
Kan ve Gül - Alper CANIGÜZ (Nisan 2017)
İkinci Baskı: Nisan 2017
April Yayıncılık
İkinci Baskı: Nisan 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder