28 Nisan 2022 Perşembe

Var Bazı Hayallerimiz

 Madem konular açıldı, daha önce twitterda yazdığım 1-2 hayalimi de yazayım. Hayal diyorum çünkü bu siyasetçi egolarıyla gerçekleşmesi mümkün değil. 

Şu anda muhalefet 2 kutup + diğerleri şeklinde dağılıyor. Merkez siyaset (6lı masa), Sol-Sosyalist siyaset (TİP-HDP) (Buraya da diğer sol partiler katılmıyor, hepten komedi bir durum) ve Zafer, Memleket gibi merkez siyasette yalnız kovboylar ve diğer ideoloji partileri (Sarıgül'ü geçiyorum. Deli gibi bir şey yaptı o kendini). Bana kalırsa AKP virüsünden kurtulmanın en güçlü yolu herkesin merkeze yaklaştığı bir düzende mümkün. Merkez ne kadar büyük ve aidiyeti güçlü olursa diğer tarafa daha yüksek sesle "biz seni ve köhne düzenini istemiyoruz" diyebilir. Merkezde büyük yeri kaplayan 6lı masa ama o da hantal ve işlevsiz. Yine de ses oradan çıkacak ve oraya dahil olmak lazım. Bunu Özdağ ve İnce gibi mızıkçılık yaparak değil de iş yaparak yapmak lazım. Mesela LDP bütün sol-sosyalist partileri bir masaya davet ederek "Hukuktaki bu siyasallaşmanın önüne geçmek için yol haritası"nı konuşmaya çağırabilir. Buradan çıkacak ortak fikir ne olursa olsun "Bırak 6 benzemezi, fikren yan yana gelemeyecek olan bizler bile senin bizi soktuğun bu bok çukurundan kurtulmak için bir araya geldik" mesajını verir. Seçmenin durumun vehametini anlamak adına böyle radikal bir araya gelmelere ihtiyacı var çünkü belli ki 6lı masa o kadar hantal ki o dikkati çekemiyor. 


Dünyada ve doğal olarak Türkiye'de seçmen ideolojileri merkeze doğru evriliyor. Mesela İsmail Saymaz konuk olduğu bir programda (sanırım Armağan Çağlayan'da söylemişti) "Sosyalist ve sosyal demokrat ailelerin çocukları bile artık o kadar solda durmuyor" demişti. Buna mesela imam-hatipe çocuğunu gönderecek kadar dindar ailelerin çocuklarının deist-ateist olmasını da ekleyebiliriz. Yani insanlar artık kendilerini 9/10, 10/10 ideolojik görmüyorlar. Seçime sokulmayan LDP'ye de benzer şekilde son yıllarda gözle görülen ilgi artışı var ya da en azından bazı liberal değerlere. Seçime giremeyen LDP'nin oy oranı da anketlerde çıkmıyor doğal olarak. O yüzden Cem Toker'i cumhurbaşkanı adayı göstermelidir. Toker'in hem söylemleriyle, hem ekran yüzü olarak karşılığı var. Zaten meydan meydan gezip miting yapacak hali yok. Doğal anket gibi olacak ve LDP de gücünü ölçmüş olacak. Doğu Perinçek'in 100bin imza aldığı yerde Cem Toker tulum çıkarır zaten. İkinci turda muhalefetin adayına oy veririz yine zaten.


Parlamento seçimlerinde de kime oy vereceğimi yazmıştım twitterda buradan da yazayım. Bölgemden aday olursa oyumu Jahrein'e vereceğim. Neredeyse her konuda aynı fikirdeyiz, ulaşılabilirliği de var. Milletvekili algısını değiştirmek adına da önemli bir fırsat olacaktır. Muhtemelen bölgemden aday olmayacağı için, LDP de seçime sokulmazsa Ahmet Şık nereye ben oraya. Liberal parti ve adaydan sosyalist parti ve adaya savrulmak çelişki gibi gelebilir size. Şöyle ki, Ahmet Şık ideolojilerinden bağımsız vekilim diyebileceğim 600 kişi içindeki 3-5 kişiden biri. Ayrıca, parlamentoda sosyalist seslerin olması olmamasından daha önemli. Tıpkı geçen seçimde HDP'ye verdiğim oy gibi. Meclis içinde kalmaları bu ülke için meclis dışında kalmalarından daha hayırlı. Zaten Ahmet Şık da HDP'den adaydı, bir taşla iki kuş olmuştu benim için. LDP'ye oy veririm dedim diye bileğimi kesseniz kanım mavi akar demiyorum zaten. 6/10 liberal tanımlıyorum kendimi, geri kalan 4 için de sosyalistlere oy verebilirim. Normalde böyle bir oranda seçmen için "merkez" seçmen denir ama ben merkez siyasilerden nefret ediyorum. Merkezle çatışan ve hukuku önceleyen ideoloji partilerinin güçlü kalması bana daha demokratik bir yapı vaat ediyor. Yakında sosyologlar bu konuda tez yazarsa şaşırmayın.

7 Nisan 2022 Perşembe

Ümit Özdağ Ne Yapmaya Çalışıyor?

 Ümit Özdağ bugün Fox TV'de cumhurbaşkanı adayı olarak Mansur Yavaş'ın ismini ortaya attı ve gün boyu tartışılıyor. Ben de Twitter'da flood yapacağıma buradan yazayım dedim.

Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, Ümit Özdağ bir çuval inciri berbat etti. Alternatif olabilecek bir planı kendi çıkarları için sekteye uğrattı. 

Görünen o ki Kılıçdaroğlu, 6lı masayı bir arada tutmaya o kadar enerji harcıyor ki masayı seçimden sonra ülkenin nasıl yönetileceğine kafa yormasına kanalize edemiyor. Elindeki tüm parasını da "6 benzemezin bir arada kalması bir sinerji oluşturacak ve halkı sürükleyecek" bahsine yatırmış gözüküyor. 6 benzemez partinin bir araya gelmesi elbette ki büyük bir iştir ancak bütün benzemezler bir arada değilse o sinerji oluşmaz. Eğer bütün benzemezleri bir araya toplamaya da gücünüz yetmiyorsa o halde o masadan bazı çözüm önerileriyle çıkmanız gerekiyor. Şimdiye kadar beklentilerin çok gerisinde kaldılar. Çıkacağına dair umutlar da her geçen gün azalıyor. Örneğin, ülkenin halihazırda en elle tutulur sorunu ekonomi. Aslında ekonomi sorununun nedeni ekonomi değil ama o kadar öne çıktı ki artık kök sebepleri çözmekten önce akut pansuman yapılması gerekiyor. O masanın paydaşları arasından ekonomi isimlerinden kadro yapmaya kalksak şampiyonlar ligi kadrosu çıkar ama parti politikalarına baktığınız zaman çelişkiler oluşuyor. Sosyal demokrat CHP ile liberal ekonomiyi savunan Deva'nın ekonomik modelde anlaşması teorik olarak mümkün değil. Oluşturmaya çalışılan sinerjiden elle tutulur bir çözüm çıkmadığı gibi toplumu dönüştürecek bir çıkış da gelmiyor. Mesela, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılma kararı alındığı gün çıkıp "Adayımız Meral Akşener'dir. Cumhuriyetin 100. yılına bir kadın cumhurbaşkanı yakışır. Ülkenin en büyük probemlerinden biri kadınların uğradığı istismar ve cinayetlerdir ve biz bunun çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Diğer konularda çalışmalarımızı ortak yürüteceğiz. Böyle düşünenler arkamızdan gelsin." diye bir çıkış yapsan yelkenleri rüzgarla doldurursun. Sabaha kadar "liyakat liyakat" diye bağırsan da fayda etmez ama "Artık halkımız şapkasını önüne koyup düşünmeli. 21. yüzyılda, ya hala torpille iş bulmaya çalışıp yok olan bir millet olacağız ya da hakedenin işe yerleştiği bir düzeni kurup daha çok kazanacağız. Torpili bitirmek isteyen peşimizden gelsin" diye bir çıkış yaparak toplumu dönüştürebilirsin. Bütün benzemezleri bir araya toplayamıyorsun ki ilk ve en büyük ortağın bile bugün HDP cozlaması yapıyor; masadan da bir çözüm çıkaramıyorsun, toplumu dönüştürecek söylemleri söylemeye cesaretin de yok. O zaman geriye "kazanacak aday" formülü kalıyor. Doğal olarak da aday-toto sürekli gündemde kalıyor. 

Bir süredir aklımda olan bir fikir vardı, ŞL finaline çıkıyorsan ve elinde aynı mevkinin oyuncuları prime Messi ve Robben olsa ikisini de oynatacak bir formül bulmaya çalışırsın. Hele hele takım oyununu hala oturtamadıysan. Bu seçimin köprüden önce son çıkış olduğunu düşünüyorum. Yani bunun adı artık final. O halde elindeki bütün kozları sahaya sürmen gerekir. Elinde bütün anketlerde Erdoğan'ı hezimete uğratacak 2 aday var, İmamoğlu ve Yavaş. Kabul etmek gerekir ki her iki adayın da handikapları var ve kafadan aday olarak gösteremiyorsun. O halde iki adayı da aynı anda sahaya sürüp, seçmene seçme hakkı tanıyıp, cb seçimini ikinci tura bırakıp, parlamento seçiminde çoğunluğu alıp ikinci turda da kalan adayı desteği alacak enerjiyi sağlayabilirsin. 

Dediğim gibi dört başı mamur bir projeyle ortaya çıkmış olsan "çatı aday"ın kim olacağı pek de önemli olmayacaktı ancak belli ki takım şu anda yıldızların ayağına bakıyor. Aslında ülke olarak dibe vurmuşken böyle bir proje ile ülkeye reset atmak çok iyi olurdu ancak belli ki siyasetçi egoları öyle yüksek ki AKP iktidarı yıkılsa bile ülke asla o hayalimizdeki ülke gibi olmayacak. Siyaset, çağın gerisinde kalmaya devam edecek. Deneme yanılma ile, sağa sola çarpa çarpa hız kaybederek şekil alacak ve biz yine ülke vatandaşı olarak kanser olmaya devam edeceğiz. Levent Gültekin'in dediği gibi Bütün siyasetçiler, "ülke bir çöplük; çöplüğün horozu da ben olmalıyım" diyor, kimse çöplüğü ortadan kaldıralım demiyor.

Peki bütün kozların sahaya sürüldüğü senaryo nasıl gerçekleşecekti? Adaysızlık ve çözümsüzlük İmamoğlu ve Yavaş isimlerinin daha yüksek sesle seslendirilmesine neden olacaktı. Onlar da son 1 senede "görev verilirse hazırım" rollerine bürünecekti. Son 8 ayda birisi CHP tarafından tercih edilecekti, diğeri de küskün (!) olarak başka bir kutuptan aday gösterilecekti. Tabi bunların hepsi geçen seçimde HDP ile yapılan gizli görüşmeler gibi danışıklı olarak yapılacaktı. 

Şimdi gelelim Ümit Özdağ'ın bugünkü çıkışına. İlk izlediğimde (Küçükkaya'nın konuşmasına gelmeden öncesini kapsayan kısa bir videoyu izledim) ilk akla geleni düşündüm.
 CHP ve İYİ Parti'nin ortak adayı olarak Ankara'da %51 oy almış bir kişi Mansur Yavaş. Bu iki partinin anketlerde oy toplamı da %40'lara dayanmış gözüküyor. Hal böyleyken seçmende karşılığı %1 civarında olan bir partinin liderinin sözüyle Yavaş'ı aday göstermeyeceklerdir. Hatta Yavaş'ın adaylığının önünü kestiğini de düşünebiliriz. Bu saatten sonra "çatı aday"ın Mansur Yavaş olma ihtimalinin ortadan kalktığını da söyleyebiliriz. Düşünsenize, CHP'yi geçtim, %13lerde oy oranı gözüken İYİ Parti ve Akşener, partiden istifa edip parti kuran Özdağ'ın gösterdiği kişiyi aday gösterirse bunu seçmenine nasıl anlatacak. O zaman demezler mi "e bıraksaydınız da Özdağ yönetseydi partiyi" diye. Sonra  iyi niyetimle; Özdağ bu "muhalefetin iki adayı" yolunun taşlarını mı döşüyor acaba diye düşündüm. Son 1 ayda özellikle yasadışı göçmen sorunu ile ilgili çıkışlarıyla yükselen bir trend yakaladığını düşünüyorum (Enver Aysever'in de buna yardımcı olduğunu söyleyebilirim. Çok boş adam yaa) 6'lı masa her iki adayı gösterecek bir formül bulamadı, danışıklı bir şekilde bu çıkışı yaparak Kılıçdaroğlu'nun elini rahatlatıyor diye düşündüm. Yükselen trendine Mansur Yavaş'ı da ortak edecek ve onun da popülaritesini kullanarak kamuoyu oluşturacak. Aslında planın buraya kadar ki kısmı gerçekleşti ve Yavaş o kadar gündem oldu ki bugün "Ekmelettin'den sonra Kemal(Kılıçdaroğlu)ettin vakasına izin vermeyiz" twitleri falan gördüm. O kadar ki neredeyse İmamoğlu aday gösterilse "oy vermem" kıvamına gelindi. 

Peki Özdağ inciri nerede berbat etti? Videonun uzun versiyonunu izledim. Küçükkaya "Dün söylentiler vardı (Ben de twitterda gördüm) adayınızın Mansur Bey olacağına dair. ABB sözcüsünden de yalanlama geldi" dedi. Özdağ sonra bombayı patlattı. "Ben zaten Kılıçdaroğlu ile görüşmedim (adamın belediye başkanı), 6'lı masa ile görüşmedim (ittifakın belediye başkanı), Mansur Bey ile görüşmedim (aday gösterdiği kişi), partimdekilerle bile görüşmedim (maşallah). ...Bazı hamasi sözler... Mansur Bey milliyetçi mukaddesatçı biridir, halkı bir araya toplar (HDP'lilerin oyunu alamama ihtimalinin canı cehenneme). Eğer aday gösterilmezse (parmak sallama), adı geçen adaylardan biri aday olursa Atatürk çizgisindeki Türk milliyetçileri de vatanseverleri adaysız bırakılmazlar." (Bu cümlenin sonunda "nolacak ülkeyi Pontusluya mı bırakacağız" dese sırıtmaz sanki) Evet siyaset iddia işidir ama iddia kadar üslup da çok önemlidir. Bu sözlerini duyduktan sonra Özdağ benim gözümde, Muharrem İnce gibi, masaya davet edilmediği için masayı dağıtmaya çalışıyor izlenimi verdi. Oyuna davet edilmediği için oyunu bozmaya çalışan çocuk gibi davranıyor her ikisi de. 

Dediğim gibi, Küçükkaya'nın araya girmesinden önceki kısmı ele alsak, benim aklıma yatan iki adaylı formülü Özdağ da düşünmüş olabilir ya da gerçekten Mansur Yavaş'ın daha doğru bir aday olacağını düşünmüş olabilir, hatta feragat ettiğini söyleyerek takdir de toplayıp fikrine destek de bulabilirdi. Ancak sonraki söyledikleri bende 6lı masanın cb adayı konusunda hareket alanını kısıtlamak, kendine masada yer bulmak (Aysever'in programında söylediklerinden sonra nasıl olacaksa) ve Mansur Yavaş'ın popülerliği üzerinden prim kasmak intibası uyandırdı. 

Burdan muhalefetin iki adaylı formülü gerçekleşir mi? Şu senaryoda gerçekleşir ki bence iyi de olur. 6lı masa genişleyip İnce, Özdağ hatta TİP ve HDP'nin de katılacağı ilkeler doktrinine evrilir (Burda hiç "auuu" yapmaya gerek yok, bütün bu partiler meclis çatısı altında aynı evrakların altına imza koyuyorlar. HDP'yi dışlayarak değil merkeze oturttuğun bir doktrinin içine çekere PKK'den uzaklaştırabilirsin). İttifaklar CHP-İYİ Parti , DEVA-Saadet-Gelecek, TİP-HDP, Zafer-Memleket şeklinde parlamento seçimleri için şeklini alır. Millet'in adayı İmamoğlu olur Zafer-Memleket'in adayı da iki iddialı siyasetçinin "feragat" mottosuyla  Mansur Yavaş olur. TİP-HDP zaten Demirtaş'ı aday çıkarır. DEVA-Saadet-Gelecek triosunda Abdullah Gül sürprizi gelir mi, sanmam. Gül'de o cesaret yok çünkü. Bu senaryoyu gerçekleştirme ihtimali olan tek kişi Kılıçdaroğlu. Baştan beri istediği de bu. Yapabilir mi? Sanmam. İkna edebilse 10 yılda seçmeni ikna ederdi, bu kadar egosu yüksek siyasetçiyi ikna edemez. İmamoğlu'nun dünkü çıkışından sonra suyun akışına işleri bırakıp kendi adaylığını açıklar. Seçimi muhalefetin kazanması kıl payına bağlı olur. Kazansa bile seçimden sonra ülkenin durumu yine 90'lardaki gibi çöplüğün başına kimin geçeceği kavgasıyla geçer. Ta ki yeni bir Erdoğan peydah olana kadar. Tahminimce, bunun için de çok beklemeyiz gibi duruyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulacağız galiba.