Muhtemelen bu başlığı Uğur Meleke atacaktır zaten ya da atmıştır henüz maç yazılarını okumadım. Ama 1 gün arayla iki maçın bu kadar benzemesi tesadüften biraz fazla oldu. Ben epeydir Barcelona'nın maçlarını izlemiyorum çünkü o futbol belki statta zevk verebilir ancak televizyon başında zulüme dönüşüyor benim için. Rakip ceza sahasının önüne dizilip ısrarla pas yapmaları bana hentbolu hatırlatıyor o zaman ben de gider hentbol izlerim diyorum.
Cumartesi akşamki İspanyolların derbisinde yine Barcelona beklendiği gibi oyunun tek hakimiydi Real Madrid ise Çanakkale Geçilmez'i oynayıp 2 pozisyonda işi bitirdi.Tabi burda Madrid'in puan avantajı da etkili bu oyunda.Cumartesi El Classico'yu izlerken aklıma bu akşam maçın aynı minvalde geçeceğini tahmin ettim ancak Fener'in mutlak kazanması gerekirken bu kadar kapanamaz diye düşünüyordum.Ancak benzer iki maçın skoru da aynı oldu üstelik Galatasaray'ın Barça'ya, Madrid'in ise Fener'e nazaran daha fazla pozisyon bulmasına rağmen. Bu iki maç o kadar benzerdi ki gol dakikaları yaklaşık olarak aynı iken Galatasaray bir de Barcelona'nın attığı golden kaçırdı.
Galatasaray'ın sezon başından beri oturttuğu en önemli özellik: takım olma. Fakat takım olabilmek topu ancak çizgiye kadar getirebiliyor. Topu içeri itelemek daha çok yıldızların işi. Kabul etmek gerekir ki Galatasaray'da Selçuk haricindekiler takımla beraber yıldız olan oyuncular. Selçuk ise bireysel olarak da takım içinde de yıldız bir oyuncu.Zaten o yüzden belli bir kalıba sığdırılamıyor. Attığı gol enfesti zaten Galatasaray'ın o savunmayı aşması da ancak böyle bir golle mümkün olabilirdi bunun iki nedeni var:
1.Galatasaray'da Alexis Sanchez Messi falan yok. Tamam Messi dünyada bir tane ama o pozisyonları içeri sokabilecek tek adamın Baros ama onun da o pozisyonlara girebilme ihtimali yok. "Ulan Baros olsa atardı" diyeceğin pozisyona giremiyor Baros.Şanssızlığı bir yana koyarsak; o zaman sene başında alın(a)mayan Klose'ler Podolski'ler aranır oluyor.O parantez içindeki a ihaleyi Fatih Terim'den almak içindi. Olayı şöyle de örnekleyebiliriz kısa ve öz geçiyorum bi an düşünün anlarsınız zaten:"...bi Jardel olsaydı..." Hadi Jardel'i siktiret Alex'in üstünde parçalı forma olsaydı maç 30. dakikada bitmişti.
2. Galatasaray maç boyunca 1 kez bile çizgiye inmeyi denemedi. Tamam Emre ve Engin santrafor arkasına deplase olarak tehlikeli oluyorlar ama en basit futbol kuralıdır kapanan takımı kanatlarla açarsınız (eğer Hagi'niz Alex'iniz yoksa) Ama biz maç boyu rakibin arkasına adam kaçırmaya çalıştık. Emre-Aydın değişikliğiyle sağ kanat oyuna girdi ancak Terim'in Engin-Sabri değişikliğiyle neyi amaçladığını bilemedim. İyi bir Beşiktaş maçı çıkarmış Riera'yı 90 dakika kenarda nasıl tuttu hala aklım almıyor.
Maç içindeki değişkenlerden en belirgini Alex'di bana göre. İlk yarıda takım arkadaşları her baskıda geri dönmelerine isyan etti. Devre arasında arkadaşlarla konuşurken de böyle devam ederse maçı Alex'in maç içi konsantrasyonu belirleyecek, eğer küserse işi bitiririz aksi halde yine Alex'in maçı olur dedim ancak Kocaman onu oyundan aldı.Caner'in atılması gerekirken atılmamasını anlamış olacak ki Stoch'u sahaya sürdü ama Alex-Özer değişikliğiyle neyi amaçladı onu da bilemedim. Ya da bu iki değişikliği aynı anda yapmak hangi aklın eseridir. Aykut Kocaman'a rağmen Fener'in buralarda olması büyük şans. Bu sene şans hakikaten Fener'in yanında.
Sonuçta Fenerbahçe yine şansla elimizden kurtuldu ama bu sefer avantajlı kurtuldu. Şimdi Terim'in bütün sezondan daha fazla çalışıp takımın motivasyonunu sağlaması lazım. Play-off'da iki takımın da puan kaybetmeyeceği düşünülse de ben Trabzon deplasmanlarından sürpriz bekliyorum ama yine de düğüm Saraçoğlu'nda çözülecek. Ama yine de Fener'in son maç handikapını unutmamak gerek.