Tarihimizin en entresan ve en önemli seçimine doğru yaklaşırken öngörülerimi yazmak istedim. Referandumda oluşan evetçiler (daha otoriter bir yönetimden yana olanlar) ile hayırcılar (daha demokratik bir çözümden yana olanlar) arasındaki cepheleşme gerilimi daha fazla dayanamayıp bir baskın seçimle patladı. Hayırcıların hazırlıksız yakalanması üzerine çok çok erkene alınan seçim birkaç stratejik manevra ile yanıt buldu. Öncelikle muhalefin seçimin açıklandığı gün önündeki seçeneklere bakalım, ardından manevralardan öngörüde bulunalım.
Muhalefetin, seçim tarihinin açıklandığı anda yapabileceği iki seçenek vardı. Güçlü bir cumhurbaşkanı adayı ile Recep Tayyip Edoğan ile didişmek ve bu sistemle yönetmeye talip olmak ya da sistemi bozacak şekilde ve daha demokratik bir yapı oluşturmak üzere bir strateji belirlemek. Öncelikle birinci seçenekte oy toplamanın daha zor olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü Erdoğan'ın karşısına didişmek üzere çıkmak Erdoğan'a oy kazandıracaktı. Bunun yerine muhalefet çok akıllı adımlar atmaya başladı.
Öncelikle CHP'nin İYİ Parti'ye 15 milletvekili transferi ile seçimlere katılmasını sağlamak çok akıllıca bir hamleydi. Seçmene, karşılığı olan bir partiyi seçime sokarak iradesinin önemli olduğu mesajı verilirken mecliste koltuk sayısında kazanım elde etmek anlamına geliyordu. Ayrıca AK Parti kurmaylarının bu hamleye panik halinde büyük tepki vermelerinin telaş havası mesajı aktardı.
Abdullah Gül ihtimalinin, özellikle Devlet Bahçeli'nin bu kadar yüksek tepki vermesi ardında da Erdoğan'ın Gül'e Genel Kurmay Başkanı'nı göndermesi bu ihtimalin doğru bir kararmış gibi düşündürmeye başlamıştı. Levent Gültekin bu konuda gelen "Hayırcılara sırt çevirmek ihtimali"ne karşı tekrar seçime gitme hakkı meclis çoğunluğu olan Hayırcılarda olduğu için mümkün olmadığını söylemişti. Fakat böyle bir durumda seçmen tercihinin 3 Kasım'da olduğu gibi koalisyon kurulamadığı için Ak Parti'ye kayması mümkün olabilirdi. Bu sebeple Gül'ün böyle bir kamikaze dalışı yapabilmesi açısından doğru tercih olmadığını düşünüyorum. Ayrıca ortaya çıkıp insanları ikna etmektense hazır masaya oturma isteği de güvenilir değildi.
Levent Gültekin demişken, 100 bin imzanın 5 günde toplanamayacağını düşündüğü için aday olmayacağını açıkladı. Ben kendisinin bağımsız aday projesinin mantıklı olduğunu düşünüyordum. Bence kendisi 100 bin imzayı bahane ederek başka bir durumdan dolayı geri çekildi. Ya kendisine "sen bu işe karışma" dendi ve küstü ya da bir plan anlatıldı, ikna oldu. Bence henüz plan anlatılmadı ve kendisi de çözemedi.
Plan ise şu şekilde, muhalefetin hiçbir olası adayı ilk turda muhalefetin her oyunu alamıyor. Üstelik ikinci tura kalsa bile Ak Parti seçmeninden de oy alması gerekiyor. Gelen sistemde cumhurbaşkanı o kadar yetkiye sahip ki Erdoğan'ın da dikkati o tarafta. Muhalefet ise CHP önderliğinde cumhurbaşkanlığına meclis üzerinden erişmeye çalışacak. Bu yüzden şu anda cambaza bak oynuyor.
Bütün seçmen kamuoyu şu anda CHP'nin cumhurbaşkanı adayının kim olacağına kilitlenmiş durumda. Belli olduğu anda AK Parti bütün gücüyle itibarsızlaştırma yoluna gideceği için son dakikaya kadar bekleniyor. Ayrıca bu bekleyiş sırasında gündemi elinde tutarak da asıl hedefini saklamayı düşünüyor. Zira AK Parti araya girmek için önce bedelli ardından da emekliye ikramiye çıkışları yaptı. Asıl hedef ise meclis çoğunluğunu ele geçirmek. Böylece seçim istemeyen seçmenleri de yürütme-yasama uyumundan kendi adaylarını seçmeye ikna etmek. Karışık geldiyse biraz daha açalım.
02.05.2018 tarihinde yapılan seçim ittifakı duyurusu sıfır baraj sistemine yönelik bir çalışma. Sıfır baraj ittifakı için şu floodu okuyabilirsiniz. Bu amaçla bazı illerde ittifakın oy çoğunluğunu ele geçirerek daha fazla milletvekili çıkarmak hedefleniyor. Bu hesapla yaklaşık 25-30 milletvekilini fazla çıkarmak mümkün. Böylece meclis çoğunluğunda hayırcılar öne geçmiş olacak.
Tabi bu noktada CHP'nin HDP ile planın uygulanabilirliğinde ikna etmesi lazım. Ahmet Türk hafta içinde yaptığı ropörtajda "İsmimizin herhangi bir partiyle yanyana anılması o partiye bu süreçte zarar getireceğinin farkındayız ve bu hassasiyeti değerlendiriyoruz" demesi bu iknanın yolunun yapıldığını hissettiriyor.
Plana gelecek olursak da Abdullah Gül ile yoklanan nabız en büyük tepkinin Gül'ün taşın altına elini koymamasından dolayı geldiği görülünce meclis yolu tercih edildi. Eğer Gül "evet ben adayım ve demokrasi manifestomuz budur" deseydi partiler arkasında birleşecekti. Burada Akşener kendi tabanına Cumhurbaşkanlığı Adaylığı sözü verdiği için geri adım atmayacağı belli olunca, Gül topa girmedi ve CHP yedek planını devreye soktu: Aday üzerinde ittifak yerine mecliste ittifak. Böylece mahalle tercihiyle sandığa gitmeyecek Hayırcı seçmen geri döndürüldü ve parti tabanlarının çalışma isteği örselenmedi. Mesela CHP seçmeninin bir kısmı demokrasi manifestosu olsa dahi Gül'ün aday gösterilmesini hazmedemeyip sandığa gitmeyebilirdi. Ayrıca CHP teşkilatları da istekli çalışmayabilirdi. Çatı aday yöntemi, gündemi eline alacağından dolayı da milletvekili sayısının önemi geri planda kalacaktı. Bu sebeple teşkilat çözülmeleri yaşanabilecekti.
Bundan sonra tahmin ediyorum ki muhaleftin hepsi kendi adayını çıkaracak. Yani CB seçimlerine Erdoğan, CHP Adayı, Akşener, Demirtaş ve Karamollaoğlu üzerinden gidilecek. Perinçek'in de aday olacağı gerçek ancak şu anda HDP'den daha fazla oyun dışında. Çünkü İYİ Parti eski sisteme göre yarışacağını açıkladı ve CHP'de buna yönelik oyununu kurdu. Bu doğrultuda HDP ile parti üyeleri düzeyinde görüşmeler dahi oldu ama Vatan Partisi ile herhangi bir görüşme haberlere yansımadı. Perinçek'in bir dönem AKP'ye yakınlaşması kendilerini güvenilmez olarak konumlandırıyor doğal olarak. Bu adaylar ise birinci turda asla birbirlerine ikinci turda destek olacaklarını açıklamayacak. CHP aday adaylarını değerlendirirken biraz daha açacağım bu konuyu.
CHP'nin olası adaylarından Muharrem İNCE aslında Akşener ile birlikte Erdoğan'ı didiklemek konusunda en güçlü aday. Bu durumda ise cumhurbaşkanlığı seçimi reyting açısından öne geçecektir. Ancak partiyi yönetmeye layık görülmeyen bir ismin ülkeye yönetmeye namzet gösterilmesi kesinlikle ters tepecekti. Yani bütün bu süreç İnce'nin genel başkan olduğu bir paralel evrende daha güçlü bir taktik olacaktır ancak bu evrende İnce'nin meclis çoğunluğunu ele almanın önemine ikna edilmesi gerekiyordu. Yani İnce liderlik yarışına gireceği için ittifaklara kapalı olabilirdi.
İhsan Kesici ismi ise CHP seçmeninin bence çok tanımadığı bir isim. Şu linkten İlhan Kesici isminin Google'da arama oranlarının seçimin açıklandığı tarihten itibaren yükselişini görebilirsiniz. Bu yüzden de seçmenin heyecanlanmasını sağlamayabilirdi. Muharrem İnce'nin yaratacağı heyecan zaten hiçbir aday adayı için söylenemez.
Yılmaz Büyükerşen ise didişme yerine Eskişehir Mucizesi üzerinden sağ seçmenden oy alacaktır. Türkiye geneli %25 olan CHP'nin aldığı %45 oyda muhakkak ki sağ seçmen de vardır. Burada Büyükerşen'in yaşı handikap olacaktır.
CHP'nin bir diğer aday olasılığı Prof. Özgür Demirtaş. Özellikle Kılıçdaroğlu'nun "ekonomi üzerine çalışma yapmış" kriterine uyuyor. Tabi ki seçmenin ahir ekseriyeti tarafından tanınmıyor ama televizyonlardaki konuşmaları gençler arasında çok popüler. Çünkü herhangi bir kutuplaşma veya mahalle kavgasına gerek kalmadan fikirlerini açıklıyor. Bu anlatıların çoğalması ve videolarının daha çok dolanması tanınırlığını artıracaktır. Avantajları ise özellikle ekonomi profesörü olması CHP'nin seçimi ekonomik çıkmaz gündeminde tutmasını sağlayacaktır. Ayrıca sol söylemde çıkışlar yapan ve geçen seçimde ekonomi verilerinin konuşan yüzü olan Selin Sayek Böke ile yapılan bir çalışma var mıdır bilemiyorum ama eğer varsa seçmene "Biz ekonomiye ağırlık vererek düzeltmeye geliyoruz ve bir planımız var" mesajı verilecektir.
Şimdi yukarıda bahsettiğim birinci turda birbirlerine desteği açıklamama konusuna geri dönelim. Birinci turda muhalefetin herhangi bir adayı çıkıp da "İkinci tura kalamazsak, ikinci turda ittifakın adayını destekleyeceğiz" mesajı vermeyecektir ya da vermemelidir. Çünkü Erdoğan ısrarla gündemi kendi yarış alanına çekecektir ve böyle bir ortamda birinci turda teşkilatlarda "nasılsa ikinci tura bizim ittifaktan biri çıkacaktır" gevşekliği oluşabilir. O sebeple her bir parti kendi adayı ve milletvekilleri açısından kendi teşkilatını olabildiğince güçlü tutacaktır. Farazi bir örnekle, Sarıkamış'taki CHP sandık görevlisinin "Nasılsa İyi Parti görevlisi gitmiştir. 1 saat daha uyuyayım" benzeri bir gevşemeden bahsediyorum. Çünkü biliyoruz ki teşkilatlanma açısından en güçlü parti Ak Parti ve ana muhalefet olmasına rağmen CHP bu teşkilatlanmayı yapamıyor. İyi Parti'nin ise teşkilatlanma açısından yeterli zamanı olmadı. Burada Saadet'in teşkilatlanma kararlılığı da artı puan yazılır.
Özetle, cumhurbaşkanlığı ikinci tura kalırsa mecliste çoğunluğu ele geçiren muhalefet, ikinci tura kalan adayın eline bir demokrasi manifestosu tutuşturup partilerin desteğini alarak seçmene "meclisle uyumlu cumhurbaşkanı" seçeneğini sunmayı amaçlıyor. Cumhurbaşkanının yetkilerini meclisteki partilerle paylaşarak daha demokratik bir yapıyı işaret eden bir manifesto olacak bu. Süreç içersinde Cumhur İttifakı'nın şımarıkça yaptığı çıkışlar bunun önemine dikkat çekecektir. Mesela futbolda şampiyonluk yarışı bu kadar çekişmeli giderken Erdoğan tarafından Başakşehir'e verilen açık destek ya da raporlara göre bir tarafa hükmen cezası verilmesi gereken Beşiktaş-Fenerbahçe maçının kararını bir gece önce Devlet Bahçeli'nın twitterdan duyurması gibi olaylar Cumhur İttifakı'nın her şeye karışacağını bilinçaltlarına işleyecektir.
Özetle, CHP'nin arabuluculuk rolündeki önderliğinde farklı bir strateji ile meclis çoğunluğunu hedefleyen Hayır cephesi şimdilik İtalyan savunmasını adım adım kuruyor. CHP'nin ortakları açısından mümkün olsa daha merkez soldaki, mesela DSP gibi, sol partiler de ittifaka dahil edilmek düşünülebilir. Burada HDP'nin de CHP tarafından plana desteğe ikna edilmesi önemli şart. Yani ikinci turda demokrasi manifestosuna desteğe ikna olmuş olmalılar. Böylece mecliste İtalyan Savunması kurulmuş olur. Birinci turda adaylar belli oldu, CHP eğer ekonomi üzerine birlikte bir çalışma yaptıysa Özgür Demirtaş'ı değilse Büyükerşen'i aday göstermeli. Anketlere göre sözü geçen hiçbir aday Erdoğan'a karşı ikinci turu alamıyor. Bu da Ak Parti teşkilatına "kesin kazanıyoruz" rehaveti getirebilir. Hayırcı adayların birbirine destek olma ihtimali hep gündemde tutulmali ama ikinci tura bırakılmalı. Bu da Ak Parti teşkilatına rehavet katacaktır. Son olarak da MHP teşkilatının davranışının da belirleyiciliği var. Zira bu seçmen için "Üç Hilal"in oy pusulasında romantik bir albenisi var ve milletvekili seçiminde oyunu cumhur ittifakından yana kullanacaktır ancak Erdoğan karşıtlığını Bahçeli kadar çabuk sineye çekmemiş olmama ihtimalleri Ak Parti teşkilatını sahada yalnız bırakabilir. Bu taktik stratejinin kazanma ihtimali olduğuna inanıyorum. Zira eldeki verilerle en analitik çözüm gibi duruyor. Bakalım muhalefet bu yolu mu izleyecek ve bu yol kazanacak mı? Seçime doğru bir kez daha değerlendirme yaparız.
2 Mayıs öğlen notu: Konuşulmadığı için değerlendirmeye de almadık ama CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Kemal Derviş de olabilir. Çünkü geçen seçimlerde yaptığı bir röportajda Selin Sayek Böke ile bir ekip oluşturabileceklerini söylemişti. Bu durumda Özgür Demirtaş yerine seçmene daha güçlü mesaj verilebilir. Ayrıca "Erdoğan'ı çıldırtacak aday" olarak lanse edilmesi de mümkün çünkü Derviş'in ekonomi politikalarının meyvesini Erdoğan yemişti. Gelinen noktada ekonomi tıkandı ve yine Derviş kurtarıcı olarak sahneye çıkabilir.
2 Mayıs öğlen notu: Konuşulmadığı için değerlendirmeye de almadık ama CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Kemal Derviş de olabilir. Çünkü geçen seçimlerde yaptığı bir röportajda Selin Sayek Böke ile bir ekip oluşturabileceklerini söylemişti. Bu durumda Özgür Demirtaş yerine seçmene daha güçlü mesaj verilebilir. Ayrıca "Erdoğan'ı çıldırtacak aday" olarak lanse edilmesi de mümkün çünkü Derviş'in ekonomi politikalarının meyvesini Erdoğan yemişti. Gelinen noktada ekonomi tıkandı ve yine Derviş kurtarıcı olarak sahneye çıkabilir.
iyi güzel de konuşulmayan belrisiz konular var;
YanıtlaSil1 meral ne kadar oy alacak ? kimse bilmiyor anketçilerinde kafası karışık milletvekili oyu olarak belki başka partiye verecek ama Meral e oy kullanmayı düşünen çok seçmen var ve bu belirsiz , net olan bişey var MHP diye bir parti artık kalmadı bunu 1 ay önceki kongreye gitmiş herkes gördü, zaten malum üzere haberleri bile gösterilmedi
2 2. tur seçim çok belirsiz Akp seçmeni yenildiğini gördüğü anda dönebilir ki haziran seçimleri buna örnek orda kasım da ki oy fazlalığı akp seçmeni değil kürt seçmendi hdp ci ler idi akp onları aldı
3 muhalefet ittifakı belki bir kaç parti daha katılabilir hala süre var galiba, artık kesin olan şey zaten mecliste artık akp çoğunluk değil
4 Devlet Bahçeli kimdir ya ? necidir ? kime hizmet etmektedir ?
https://www.youtube.com/watch?v=woYlIfJ6vSs