3 Ağustos 2016 Çarşamba

Binali Yıldırım'ın Torunu

Başbakan Binali Yıldırım, darbe girişimi sonrası yaptığı basın toplantısında, torununun "Dede bunlar bizim askerlerimiz değil mi? Neden insanları öldürüyorlar?" diye sorduğunu gözleri dolarak, boğazı düğümlenerek söyledi. Tabi bir başbakanın, emrindeki askerlerin kendisine karşı darbe yapmasını, üstelik yaşama hakkını savunmakla yükümlü olduğu millete kurşun sıkmasını torununa anlatabilmesi çok da mümkün değil. Ne diyecekti 12 yaşındaki çocuğa? "Sorma evlat, kandırılmışız" mı diyecekti?


Çocuk dediğin sorar, sorarak büyür çünkü. Sordukça algısı, dünyaya bakış açısı gelişir. Biz güzel kardeşimize dedesinin adına cevap verelim.

Bak kardeşim, senin deden başbakan olalı hepi topu 3-4 ay oldu. Bu yüzden, bu işte başbakan olarak onun sorumluluğu belki de en az. Yalnız şöyle bir şey var. Senin deden başbakan olmadan önce 14 yıl Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olarak çalıştı. 2 senesi de cumhurbaşkanına da danışman olarak geçti. 14 yıllık bakanlık kariyeri boyunca, bu askere çöreklenen örgütün üyelerinden 529 kişiyi bakanlık personeli yaptı. Mesela bakanlığına bağlı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı adı altında kurulan birimi, dün sevgili cumhurbaşkanımız açıkladı, kapatma kararı aldılar çünkü bu birim yine bu terör örgütünün çöreklendiği yerlerden bir tanesi. Öyle 400-500 kişiyi işten çıkartarak çözemiyorlar işi, komple kapatıyorlar. Mesela bu birim ile ülkedeki herkesi dinlediler, fişlediler. Hatta bu birimle o zaman dedenin koltuğunda oturan cumhurbaşkanını falan da dinlemişler, Bilal Amca'n var ya, ona "paraları sıfırlayın" falan demiş. Aslında bütün kavga da buradan çıktı ya neyse.

Diyebilirsin ki, "Ne yani, yıllardır ülkeyi yöneten dedem ve arkadaşları, böyle bir örgüte devletin içinde çöreklenmesine izin mi vermiş?". Valla, aynen öyle olmuş kardeşim. Mesela, cumhurbaşkanımızı dinleyip kayıtları ortalığa saçtıklarında, cumhurbaşkanımız "ne istediniz de vermedik?" dedi. 

Tabi dedendir, canındır. Kondurmak istemiyorsun ve aklından "Yok canım, bu 529 kişinin tamamı da bu örgütten değildir, bir yanlışlık falan yapılıyordur." diye geçirebilirsin. Zaten biz de aynı şeyi söylüyoruz. Eğer bu 529 kişiden, toplamda da 66 bin 786 kişiden 1 kişi bile bu örgütten değilse haksızlık olur diyoruz. Eskiden hukuk devleti diye bir kavram vardı ve o 1 kişinin bile haksız yere görevden atılmamasını sağlardı. Üzgünüm ama deden ve arkadaşları bu bu kavramı da yerle yeksan ettiler. Şimdi sana İslam'ı anlatırlar, adalet kavramında bahsederler, kul hakkını tanımlarlar. Öyle ya, müslüman partinin başbakanının torunusun. Ama bil ki, bu örgütü de bu kadrolara "alnı secdeye deyen" insanlar diye getirdiler ve insanların suçsuz yere hapislerde çürümesini sağladılar. Sen yine "Bu İslam kötü bir şeymiş" deme. Aslında güzel bir şey ama malesef deden ve arkadaşları insanların İslam sevgisini kötüye kullandılar. Sen yine kulaktan duyma bilgilerle değil de kendin öğren neyin ne olduğunu, analiz yap, din adı altında adaletsizlik yapanlara göz yummayı kandırılmışlıkla affedilip affedilemeyeceğini düşün.

Büyüdükçe, dedene cevabını alamayacağın daha nice sorular soracaksın ama bugünlerde şunu sorabilirsin: "Dede, bu kadar insanın hepsi mi örgüt üyesi? Öyleyse neden bunlara devletin içinde görev verdiniz?" 

Gözlerinden öperim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder