Not: Bu yazıyı yazarken CHP MYK'sı Kılıçdaroğlu'nun Yenikapı Mitingi'ne gidip gitmemesini tartışmak içi toplandı.
OHAL kararlarıyla birlikte gördük ki AKP cenahı su durulduktan sonra gerçek demokrasiyi kurmak gibi bir kaygı taşımıyor. Bunu söylemlerinden ve yaptıklarından da çıkartabiliriz. İlk gün cumhurbaşkanı danışmanı "Böyle durumlarda, darbecilere karşı savaşması için halkın bireysel silahlanmasını arttırmalıyız" demeci verdi. Olayın sıcağı sıcağına yapılan talihsiz bir değerlendirme olarak gördük. Ardından Savunma Bakanı, "Asker darbe yapmış 30 Ağustos mu kutlanır" dedi. Halbuki yıllarca 30 Ağustos bu milletin bayramıdır, askerin bayramından çıkartalım bunu deyip duruyorlardı. Daha sonra başbakan "Biz henüz bu konuyu bakanlar kurulunda tartışmadık" dedi. (Bakalım Savunma Bakanı'nın kafasına göre açıklama yapmasının karşılığı olacak mı?). Asıl açıklamalar ise cumhurbaşkanından geldi, önce "Allah bizi affetsin, bunlara destek vermişiz" dedi, daha sonra "Allah ve milletim affetsin" diyerek eli arttırdı. Dün akşam TRT'de katıldığı programda ise "Bunlara cemaat diyorlar. Bunlar cemaat falan değil. Bunlara cemaat demek cemaatlere haksızlık olur" dedi. Asıl işaret fişeği budur ki, devletin yeniden yapılanmasında liyakatı esas alacaklarına dair tartışmalar sona erdi. Demek ki, boşalan kadroları AKP diğer cemaatlerle dolduracak. Hele hele bu cemaatler, mutlak itaatle hizmet ettikleri sürece sorun olmayacak ama baş çıkartırlarsa, Gülen Cemaat'inin kafası kopartmış bir hükümet onlara neler yapar farkındalar. Bunun adı, parti devletidir. 20 gündür yapılan bütün laik devlet, hukuk devleti, liyakat esası, parlementonun güçlendirilmesi çağrılarının hepsi taca çıktı. AKP daha doğrusu Tayyip Erdoğan kafasına göre iş yapacak yine.
Yenikapı Mitingi için CHP ve MHP'ye resmi davet gelmeden hemen önce yazmıştım bu flood'u. Kılıçdaroğlu, resmi davet gelmeden önce "ben de konuşma yapacağım" deseydi, ilk defa AKP seçmeniyle karşılaşma fırsatı yakalayacaktı, "Darbeci CHP" algısını yıkacaktı, "Allah'ım ve milletim affetsin" lafının kendi cenahından karşılığını vermiş olacaktı. Eğer bu isteği geri çevrilirse de Tayyip Erdoğan'ın demokrasi anlayışını dosta düşmana gösterme fırsatı ortaya çıkacaktı. Günlerdir beklediğimiz demokrasi çizgisinin çok dışında olduğunu, amacının darbeden fırsat çıkartmak olduğu ortaya çıkmış olacaktı. Ben bu düşüncelerimi yazdıktan yarım saat sonra, cumhurbaşkanlığı tarafından resmi davet geldi. Yani muhteşem bir satranç hamlesi.
Süreci çözümlersek, AKP kafasına göre iş yapıyor, bunları anlatan ama karşı durmaya yetecek gücü olmayan bir CHP var. MHP zaten bütün iradesini teslim etmiş durumda, ısrarla dışlanmasına rağmen HDP'den karşı duruşlar söz konusu ama seslerini duyurmaları mümkün değil. Kılıçdaroğlu'nun, Ak Saray'a gidip, HDP de bu odada bulunmalı çıkışı önemli ki CHP eğer "Herkes için CHP" diyorsa HDP'nin de haklarını savunmalı. Darbe süreci geçiştirildikten sonra HDP'nin izolasyonu tamamlanacak ve sıra onlara gelecek. CHP eğer HDP'nin dağılmasından bir oy potansiyeli bekliyorsa kendisine 1 gelirken rakibine 3 gideceğini görmeli.
Kılıçdaroğlu'nun şimdiye kadar gitmemekteki çekincelerini şu yazıdan okuyabilirsiniz. OHAL kararlarının 3-4 kişi tarafından alınmasından, meclisin işlevsiz bırakılmasından ve Erdoğan'ın yurtdışında sarsılan demokratikliğinin muhalif liderlerle bir araya gelerek itibar sağlamaya çalışmasından dolayı rahatsızlığını dile getiriyor ancak bu çekincelerini milyonların takip edeceği bir mitingde dile getirmekten daha efektif bir yöntem olabilir mi? Kabul edelim ki, hitabet gücü zayıf, söyledikleri kendi mitinglerinde bile çoşku yaratmayan ama demokratikliğinden kimsenin kuşkusu olmayan bir genel başkan Kılıçdaroğlu. Doğal olarak da AKP seçmeni efsunlanmış bir güruh gibi kendisini ve partisini terörist olarak görüyor ve sular durulduktan sonra tekrar o noktaya geri itilecekler. Öyleyse mitinge gidip bütün bu hesapları boşa çıkaracak bir eylem ve söylemde bulunmak daha akılcı değil mi?
Sürecin oldu-bitti ile başkanlık sistemine götürülmesinin yanlışlığını, bombalanmış bir meclisin daha da güçlendirilmesi gerektiğini, OHAL kararlarının meclisten çıkması gerektiğini hatta HDP'nin dışlanmasının bölünmeye götüreceğini söylemesi bütün iç ve dış kamuoyunun dikkatini kendisine çeker. Ait olmadığın bir yerde rol çalmak için eylemlerin ve söylemlerinle dikkat çekmen gerekir. Günün kazananı olmak lazım.
Şartlarınızı öne sürersiniz, "Ben geleceksem, parti teşkilatlarım da gelecek, bütün Türkiye bir olacaksak Dombıra varsa ben yokum" diye şartlarınızı öne sürebilirsiniz. Hatta ben olsam, bir sürpriz yapıp Demirtaş'ı da elinden tutar götürürüm. Eğer bu AKP'nin darbe karşıtı mitingiyse katılmaması normal olur ama bu cumhurbaşkanlığının mitingiyse herkese bu makamın tarafsızlığını dayatmak gerekir.
Umarım Kılıçdaroğlu, hiç değilse bu sefer satranç oynamayı becerir ve karşı hamle ile elini güçlendirir. Bu artık mitinglerin jübilesi ve cumhurbaşkanlığı tarafından düzenleniyor. O halde tarafsız olmalı, tarafsızlık düzenleyen tarafından sağlanmıyorsa bu ülkenin kurucu partisi CHP tarafından sağlanmalıdır. Süreç bizi birilerinin lütfuyla demokrasi ve laiklik çizgisine götürmeyeceğini göstermiştir bu yüzden CHP bir şeyler yapıp günün kazananı olmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder