Malum Türkiye'de ligler bitti.Ben de buraları sıcak tutmak için aklımda kalanları aynı başlığa toplamaya karar verdim.
Tayfur Havutçu
Beşiktaş'ın yeni yönetimi 3 ayda 2. teknik adamını kovdu. Tayfur Havutçu ise giderken "Beşiktaşlılık duruşu" üzerine cümleler sarf etti. En önemlisi ise "Bazı yöneticiler, takıma destek vermek yerine yerime hoca bakıyorlardı, bu Beşiktaşlılık duruşuna yakışmadı" sözleri."Beşiktaşlılık duruşu" ise spordaki güzel ahlakın,vefanın kısaca Fair-Play'in Beşiktaşlılarca özeti. Biz buna Galatasaray Kültürü diyoruz Fenerliler ise Fenerbahçelilik. Aslında hepsi özünde aynı.Bununla ilgili en etkili yazıyı Uğur Meleke yazdı zaten de benim aklıma takılan daha farklı.
Ertuğrul Sağlam Beşiktaş'daki görevinden ayrılırken "Ben görev başındayken yerime hoca bakmalarını kabul edemem. Türk antrenörlerinin onurunu korumak adına istifa ediyorum." demişti. Tayfur Havutçu, bugün başına gelenleri "Beşiktaşlılık duruşu"na aykırı gördü ama meslektaşı Ertuğrul Sağlam'a aynı muameleyi reva gören Yıldırım Demirören onu Schuster'in ardından takımın başına getirince hiç "Beşiktaşlılık duruşu" sorgulamadı. Allah'dan Ertuğrul Sağlam onurlarını korumak adına istifa ettiği Türk antrenörleri arasında Tayfur Havutçu da vardı.
Yılmaz Vural
Kanal A'da Sporvizyon diye bir programa rastladım gece yarısı. Konuklar Osman Tanburacı ve Yılmaz Vural'dı. (Osman Tanburacı yine etkileyici sesi ve şiirsel konuşmasıyla tespitlerde bulundu. Sık sık da Fatih Terim'e giydirdi. bıyık hadisesini unutamamış anlaşılan) Yılmaz Vural ise engin deneyimi ve futbol bilgisine rağmen bu ülkede "gel kurtar bizi" hocalarından. Eline verilen en iyi malzeme 1997 Trabzonspor'uydu. Ben Yılmaz Vural'ı çalıştığı kısa dönemlere rağmen önemli başarılar alan bir hoca olarak görüyorum. Son yıllardaki "çalıştırdığı takım küme düşüyor" gibi saçma sapan bir istatistik ile (benzeri istatistik: Sabri girince gol yiyoruz) iş bulması gittikçe güçleşti. Halbuki çalıştırdığı takımlar küme düşen diğer hoca Aykut Kocaman Fenerbahçe'nin başında. Ben Yılmaz Vural'ın şans verilse Aykut Kocaman'dan daha başarılı olacağına inanıyorum.
Yılmaz Hoca programda en çok antrenörlerin durumundan bahsetti. MAA yönetimiyle getirilen kuralla antrenörler kovulduklarında haklarını sadece sivil mahkemelerden arayabiliyorlar. Yani federasyon anlaşmazlık yaşayan kulüp-antrenör ya da kulüp-futbolcu ilişkilerinde çözüm mercisi değil. Hal böyle olunca da açılacak bir tazminat davası sivil mahkemelerde 3-4 yıl süreceğinden antrenörlerin haklarını aramasının önüne geçildiğinden bahsediyor. Ayrıca bu duruma sessiz kalan Antrenörler Birliğine de lanet okuyor.
Ülkemizdeki geçmiş siyasi süreçlerden dolayı sendikalaşma ya da hak arama olgusu gelişmemiş. Hal böyle olunca da Antrenörler Birliği sessiz kalıyor. Bu durumda Yılmaz Hoca'nın yapması gereken bütün antrenörleri greve çağırmak olmalı. Zaten üzerine yapışan ahmakça bir düşünceden sonra iş bulması zor. Hiç değilse ülke futbolunun geleceğini kurtarmak adına bir şeyler yapmak için ortaya atılmalı. İnanıyorum ki böylesi bir adıma Fatih Terim, Şenol Güneş ve Altay Başkanı Ömer Hızılok ilk destek verenler olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder