26 Ocak 2019 Cumartesi

Çiçero: İlyas Bazna


"Bana göre savaşın kazananı yoktur"

Dikkat (Attention, Achtung) !! Bu yazı filmi izlemediyseniz spoiler içerebilir. Yani bir diğer deyişle film zevkinize limon sıkabilir. 

2 Dünya Savaşı yıllarında İngiltere Büyükelçiliği'nde çalışan İlyas Bazna'nın Almanlar'a gizli belgeleri satması tarihimizdeki en entresan hikayelerden bir tanesi. Hollywood sinemasında bu dönem filmleri önemli yer tutarken savaşa girmediğimiz için (savaşa girmememizi sağlayarak belki de yeni kurulan cumhuriyetin varlığını devam ettiren İsmet İnönü'ye tekrar rahmet dileyelim) bizim tarihimizde biraz boş geçen bir dönem aslında. İşte hikayesi olmayan savaşın en fantastik hikayesidir İlyas Bazna bu topraklar için. Ve bir de hakkında bilinmeyenler... Kimilerine göre, cumhuriyet ile birlikte yeniden şekillendirilen Teşkilat-ı Mahsusa'nın bir ajanı, kimilerine göre ise para ve macerasever sıradan bir uşak. Hakkındaki teoriler o kadar geniş ki, bizzat anılarını kaleme aldığı kitapta bilgileri para için sattığını, Almanlar'dan aldığı paraların da sahte çıktığını söylese de bu bilginin bile ajanlığını gizlemek için ortaya atıldığını savunanlar var. Ya da kitabın yazarının gerçek Çiçero olmadığını savunanlar. İşte tarihimizin en gizemli kahramanlarından biri olan İlyas Bazna'nın yani nam-ı diğer Çiçero'nun hikayesi de Dijital Yapım Evi tarafından film yapıldı.

"Ayla ve Müslüm'ün yapımcılarından Çiçero" sloganıyla tanıtımları yapılan film yaşanmış hikayeleri kurgulamak konusunda çok başarılı. Bu topraklarda -sırf cumhuriyet döneminde bile- filmi yapılası nice hikaye var ve Mustafa Uslu'nun sahibi olduğu Dijital Yapım Evi bu hikayeleri çok başarılı bir şekilde ortaya çıkarıyor. Ayla ve Müslüm ile rüştünü ispatlayan yapımevi artık referans noktası olarak bu iki filmi göstererek yol alacağa benziyor. Önümüzdeki ay vizyona girecek olan "Türkish-i Ice-Cream" filmiyle de Birinci Dünya Savaşı sırasında Avustralya'da yaşayan iki Türk'ün, Avusturalya'nın İngiltere'den dolaylı olarak itilaf devletleri tarafında Osmanlı'ya savaş açmasıyla, başından geçen olayları ele alıyor. Filmin konusu için Sunay Akın'ın Youtube'daki Küp isimli kanalında yayınladığı şu videoyu izleyebilirsiniz. Yılmaz Özdil'in ise aynı hikayeyi farklı kaynaklardan farklı aktardığı şu yazıyı da inceleyebilirsiniz. İşte Mustafa Uslu önderliğinde Dijital Yapım Evi, hakkında böyle farklı görüşler olan hikayeleri senaryolaştırarak beyaz perdeye aktarıyor ve bu işte de gayet başarılılar. Biz tekrar dönelim yazımızın konusu Çiçero filmine.



Sonda söyleyeceğimi başta söyeyeyim; film biraz aceleye gelmiş gibi. "Ayla ve Müslüm'ün yapımcıları" diye tanıtımı yapılınca ve başrolde Erdal Beşikçioğlu, yönetmen koltuğunda da Serdar Akar olunca ister istemez bir beklenti oluşuyor. Filmin beklentiyi karşılamakta vasat kaldığını söylemek gerek. Sanki "Para kazanmışken filmi yapalım da gerekirse seriye bağlar öncesini sonrasını anlatırız" denmiş gibi bir olmamışlık var filmde. Ne kadar zamanda hazırlanılıp çekildi bilemiyorum ama "2017 Ayla, 2018 Müslüm, 2019'u da Çiçero'ya ayıralım" şeklinde yaklaşmış olsalardı daha etkileyici bir film ortaya çıkabilirdi. Filmin yayınlanın 3 fragmanını youtubedan izleyince devam filmlerini geleceğini ya da extended dvd versiyonunun olacağını zannettim. Çünkü filmde olmayan sahneler fragmanlarda vardı. Ardından ise film için hazırlanan vikipedia sayfasında ise (evet kapalı ve 0 "sıfır" yöntemiyle giriyorum) oyuncu kadrosunun, senaryonun, hikayenin revizyon geçirdiğini fark ettim. Yapılmak için yola çıkılanla yapılan arasında hakikaten büyük farklar var. Yapımak istenen 2019 Çiçero olup uluslararası bir film yapmak iken yapılan "akıyorken dolduralım" denilerek iç piyasaya Çiçero olmuş. O kadar iç piyasa ki, Erdal Beşikçioğlu'nu pavyona gönderip rakı fondipleterek Behzat Ç. göndermesini yapmışlar.

Her ne kadar ülkemizde kapalı olsa da yapımcılar fark edip değiştirmeden ekran görüntüsü
Filmde o kadar rahatsız edici durumlar vardı ki bahsetmeden geçemeyeceğim. İlyas Bazna'nın İngiliz Büyükelçi tarafından keşfedilme hikayesi nasıldır bilemiyorum. Yugoslavya Büyükelçiliği'nde personel olan Bazna (Erdal Beşikçioğlu) sahneye ilk olarak arya söylerken çıkıyor. Bunun yanında ağzını açmadan arya söyleyen bir Erdal Beşikçioğlu ile karşılaşıyoruz. Üstelik şarkıyı ezberlemediği için yapılan playbackte sözler ve dudak hareketleri birbirine oturmuyor. Zaten filmde bütün olarak bir dil problemiyle karşı karşıyayız. Mesela Alman ataşe aksanlı bir Türkçe ile konuşurken, Alman Büyükelçi ve İngilizler İstanbul Türkçesiyle konuşuyorlar. Kendi aralarında, kendi dillerinde konuştuklarında ise Türkçe konuşan oyuncular kendi kendilerini İngilizce ve Almanca dublajlamışlar. Haliyle filmde iğreti duran bir durum ortaya çıkmış. Keşke cast seçimini yabancılardan yapsalardı. Ya da bir başka gariplik Bazna'nın İngiliz Büyükelçiliği'nde işe başlamasıyla ortaya çıkıyor. İkinci Dünya Savaşı'nda ortalık ajan kaynarken, bilgi sızmaları, istihbarat savaşları, personel izlemeleri ile geçerken Bazna basit bir soruşturmayla işe başlayıp koskoca İngiltere Büyükelçiliği'ne elini kolunu sallayarak girip çıkıyor. 

Filmde hiç mi iyi bir şey yok? Tabi ki var.  Mesela anlayamadığınız herhangi bir sahne daha sonradan filmin içinde gayet açıklayıcı bir şekilde işleniyor. Erdal Beşikçioğlu'nun arya sahneleri dışında oyunculuğu çok iyi. Filmin ana hikayesi Bazna olsa da T4 projesi üzerinden down sendromu, otizm, sakat doğum gibi farklılıkları anlatan hikaye de gayet başarılı. Müzikler Fahir Atakoğlu mu Onur Özmen mi bilemiyorum ama çok başarılı (Filmi izledikten sonra Yılmaz Özdil'in Mustafa Kemal kitabından öğrendiğim ama ekşi sözlükte de olan şu hikaye hoşunuza gidecektir) Araba sahneleri ve aksiyon-dövüş sahneleri de Türkiye standardının üzerinde ve kararında. Kadın başrol Burcu Biricik de gayet etkileyici. 

Özetle Çiçero filmi garp kafasıyla yola çıkılıp şark kafasıyla sonlandırılmış bir yapım. Dijital Yapım Evi için yelkenleri dolduran rüzgar boşa harcanmış gibi. Türkiye'de yapılan benzer uyarlamalardan kült olabilenler varken (mesela Son Osmanlı Yandım Ali) o seviyeye çıkamayıp ortalamada kalmış bir iş olmuş. Turkish-i Ice-Cream filminin fragmanına "Ayla ve Müslüm'ün yapımcısından" ibaresi koymamışlardı. Bakalım film vizyona girdiğinde afişine yazacaklar mı? Fakat Çiçero afişte referans olmayabilir. (Sömestr tatili başlarken ve boykottan dolayı karşısında rakip de yokken gişede çuvallaması ise açıklanabilir bir durum değil. Sanırım izleyici de boykot yapanları haklı bulup sinema salonlarını boykot ediyor)  Erdal Beşikçioğlu'nun, Serdar Akar'ın ve müziklerin hatrına puanım 5,5'tan 6/10 olur. 

Not: Yazıyı yazdıktan sonra şöyle bir güzel eleştiri yazısı buldum. Onu da buraya bırakıyorum: https://www.haberturk.com/yazarlar/mehmet-acar/2295130-cicero-casusluk-ve-melodram-hikayesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder