3 Ocak 2019 Perşembe

En Azından Doğru Ayrıldık

Transfer sezonunun açılmasının arifesinde gün haber bombardımanı olarak geçti. Telefonumdaki bütün spor uygulamaları ardı ardına gelişmeleri aktardı, son derece hareketli bir gün oldu. Ben yine de olayın Galatasaray tarafına değineceğim zira yanlış bir süreç doğruyla bitirildi. Ardından Ozan Kabak ile ilgili söylentiler de -en azından- sezon sonuna kadar bitirildi. 



Garip bir ilk yarı geçirdik. Olayı garip yapan ise sakatlıklar ve cezalarla boğuştuğumuz bir zaman dilimi olmasıydı. O kadar alışılagelmişin dışında olaylar yaşandı ki böyle bir durumda normal bir tepkinin nasıl olması gerektiğini kestiremedik. Özet geçecek olursam, ilk yarı boyunca iyi futbol oynadığımız sadece 2 Porto maçı var. Bunun haricinde vasat ve vasat altı bir futbol oynadık. Bunun üstüne adeleye bağlı sakatlıklardan yaşanan kadro eksiklikleri ve Fenerbahçe maçında oyuncuların ve hocanın kontrolünü kaybetmesiyle alınan cezalar eklendi. Benim için burda faturanın %50'si istenen transferleri yapamayan yönetimdedir. FFP kuralları malum ama sadece tek bir seçeneğin üstüne gitmek, alternatifleri düşünememek kısacası beceriksizlik kabul edilebilir değil. Hele hele Gomis'den gelen parayı yanlış hesaplamak resmen rezalet. Kulüp profesyonellerinin hatası olmuş onlar da bedelini ödemiş olabilirler ama bunun son gün alınıp da lisansı yetiştirilemeyen Grosskreutz transferinden ne farkı var Allah aşkına. Bir başka örnek ise Ozan Kabak'ın sözleşmesindeki serbest kalma maddesi. Önceki yönetim tarafından böyle bir hata yapılmış olabilir ya da o zaman şartlarında o bedel uygun görülmüş olabilir ancak hataları düzeltmek de yöneticilik işidir. Bruma'nın gidişinde sözleşmenin son yılı olması dolayısıyla ederinin daha azına gitmesi gibi bir hata orda duruyorken hem de. Faturanın kalan kısmında %40'ı da Fatih Terim'e kesilir. Çünkü yaşanan sakatlıkların %80i adele sakatlıklarıydı ki takımın genel performansına bakınca da oyun olarak da ortaya bir şey koymadığımızı söylüyoruz. Bu durumda sezon öncesi hazırlığının iyi geçmediğini söylemek abes olmaz. Futbolculara kalan %10luk payı ise Feghouli gibi bir yeteneğin, kendini sağ kanat alternatifinde ilk sırayı geçtim ikinci hatta üçüncü sıraya dahi atamayacak isteksizliği gibi örneklere veririm. Yine de bu kadar para verilen Feghouli'yi son maçlarda ikna edip performans alan Terim'e 3 ay performans alamadığı için de fatura çıkar. Yine de yönetim ve Terim federasyonla kavga yoluna girerek kendi faturalarını federasyona ödetmesini bildi. Şüphesiz bu kavgada federasyon da kararlarında adil davranmadı ve bize zararı büyük oldu ama camianın bir arada kalması ve dağılmaması önemliydi. Gelinen noktada, ikinci Lokomotif maçından sonra Terim'in "Önemli kararlarımızı verdik. Planımız, programımız hazır. Buraya işi getirdik, burdan çıkartmasını da biliriz." minvalinde açıklamalar devre arasına umutlu bakmamızı sağladı.

Fatih Terim'in, ikinci dönemindeki kadro dışıları saymazsak, istemediği, güvenmediği oyuncuyu  dışlamak ve değerini düşürmek yerine ona sahip çıktığını görürüz. Fakat bu garip dönemde hocanın da terazisi şaştı ve kendi faturasını oyunculara yüklemeye kalktığına şahit olduk. Öncelikle şunu söyleyeyim sakatlık yaşadığını söyleyen bir oyuncudan fedakarlık yapmasını beklemek doğru değil. Fedakarlık yaparsa yönetici olarak oyuncuya manevi bağlılığınız artar ancak yapmadığı zaman taraftarın önüne atmak, takım arkadaşıyla kıyaslamak hocadan hiç alışkın olmadığımız şeyler. Tabi dışardan bakışla ikili ilişkilerini çözemeyiz. Yani "Sakatsın, sakatsın" ilişkileri ne durumda bilemeyiz ama hocanın oyuncuları taraftarın önüne attığına da şahit değiliz. Kaldı ki Eren gibi Avrupa kültüründe büyümüş bir oyuncudan böyle daha bize özgü Türk işi reaksiyonları bekleyemeyiz. Fakat yaşanan süreçte hocanın terazisi o kadar şaştı ki, önce basın toplantısında ardından da saha kenarında hareketleriyle Eren'in üstünde baskıyı arttırdı.

Eren Derdiyok'un Galatasaray için yeterli olup olmadığı, oyun tarzına uygun olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu ancak istatistiklerine baktığımızda 13 maçta 7 gol çok da kötü sayılmaz. Eren'in yetersiz olduğunu düşündüren istatistikleri hava topu kazanma oranını %51'de kalması ve 23'de 8 şut isabeti kaydetmesi. Yine de Eren'in performansının yerildiği kadar kötü olmadığını düşünüyorum (Geçen sezon ligde 19 maçta 3G 2A) Aslında yedek santrafor olarak gelişim kaydetmiş ancak birinci santrafor için yetersiz bir performans göstermiş denilebilir. 

Peki Serdar Aziz'in ve Eren Derdiyok'un gönderilmesinin asıl sebebi ne olabilir? Hele hele Maicon'un %80 gideceği, Ozan'ın serbest kalma maddesi varken Serdar ile devre arasına girer girmez yolların ayrılma kararı alınması, Serdar'ın hoca ile konuşmasına rağmen hocanın kararından dönmemesi düşünülünce bu sadece fedakarlık yapmamalarıyla açıklanamaz. FFP açısından maaş kısıtlaması olmadığı için istikrarlı oynayamasalar bile 17 maçta 1-2 maç girebilecek diye düşünülerek bu oyuncuların takımda tutulması düşünülebilir. Yani Rodriguez'in ve Maicon'un satılmasıyla elde edilecek gelirle bu pozisyonlar takviye edilecektir. Bu durumda rotasyonun son halkası olarak bu iki oyuncu tutulup sezon sonu yollar ayrılabilirdi. Ancak zannediyorum Fatih Hoca'nın burada düşündüğü nokta daha farklı. Galatasaray Bloggercılığının bir numarası Burak Eren'in konuyla ilgili yazısını okudum. Yazısını Avrupa Ligi'nin düşünülmediğiyle bitirmiş ancak benim tahminime göre Serdar ve Eren'in istikrarsız sakatlıkları 3 kontenjanın yasaklı olduğu listede bu oyunculara güvenilemediği şeklinde. Avrupa'da liste dışı olacak ligde de 2-3 maç için tutulacak bu iki oyuncunun maaş yükünden kurtulmak akla daha yatkın geliyor. Yani Terim, Avrupa Ligi listesinin 22 kontenjanını 20+2 şeklinde değil de 22 düzenli, güvenilir oyuncuyla devam etmek istiyor.

Özetle, biri yerli en iyi stoper diğeri istatistik anlamda gelişme kaydeden santrafor da olsa "yola güvenilir oyuncularla devam etmek" düşüncesiyle hareket edilmesi akılcı bir adım. Bunun da transfer sezonu daha başlamadan bizzat hoca tarafından açıklanması da olayı sündürmeden netleştiriyor. Dilerim hoca, Lokomotiv Moskova maçından sonra yaptığı açıklamada kadro yapılanması ile ilgili planların hazır olduğunu belirtirken kendi özeleştirisini de yapmış takımı fiziksel, zihinsel ve taktiksel anlamda sahaya hazırlamayı da kararlaştırmış olsun. 

Kapatırken Ozan hakkında da 1-2 kelam edeyim. En azından sezon sonuna kadar kalmaya ikna edilmiş olması önemli. Şimdi yeni bir sözleşmeyle hem emeğinin karşılığının verilmesi hem de serbest kalma maddesinin düzenlenmesi şart. Zaten hocanın Ozan'la ilgili açıklamalarından "hakkının verileceğini" anlıyoruz. Zaten gönderilenler/gönderileceklerden oluşan maaş bütçesinden de Ozan'ın payı rahatlıkla verilecektir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder